Üretimden gücü yaratanların direk hayatında olan durum tüketimden gelen güçtür. Ülkemizde çağdaş anlamda 'Tüketimden gelen gücü' önce 'Üretimden gelen gücün' temsilcileri işçi sendikaları fark etmiştir. Evrensel Tüketici Haklarının en önemlilerinden biri; 'Örgütlenme, Sesini Duyurma ve Temsil Edilme Hakkı'dır.
Bu hak, tüketicilerin bir araya gelip güç birliği yaparak haklarını alabilmeleri, koruyabilmeleri, geliştirebilmeleri; kendilerini ilgilendiren yasal, yönetsel, teknik, ticari, ekonomik, sosyal ve politik her konuda temsillerinin sağlanarak bu süreçlere katılımları, kamuoyu oluşturup baskı unsuru olabilmeleri, görüş belirtebilmelerini içerir...
Anayasamıza göre ise Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler almak zorunda olup, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik etmekle yükümlüdür.
Tüketici eylemleri Gandhi'nin de dediği gibi; 'şiddet içermeyen direnişler'lerdendir. Gandi'ye göre pasif direnişler 'İnsan yaratıcılığının tasarladığı en güçlü silahtan da daha güçlüdür...'
Tüketimden Gelen Güç güç ise en iyi tüketicinin kendi örgütlerince kullanılabilir.
Ve Tüketimden Gelen Güç bir anlamda 'Sesini Duyurma' hakkı evrensel 'Örgütlenme' hakkı ile olasıdır... bu Örgütlenme de tüm toplumu yönlendirme de etkilidir. Bunun en yakın örneğini Tüketici Hakları Derneği (THD) dün gerçekleştirdi. Tüketici Hakları Derneği yapmış olduğu araştırmayı 15 Mart Tüketiciler Günü vesilesi ile kamuoyuyla paylaştı. Açıklamaya göre; Türkiye'de nüfusun %30'dan fazlası yani, 25,5 milyondan fazla kişi açlık sınırının altında yaşamaktadır. Nüfusun %60'dan fazlası, yani, 51 milyondan fazla kişi ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Kısaca, Türkiye'de nüfusun %90'dan fazlası, yani, 76,5 milyondan fazla tüketici aç ve yoksul olarak yaşamını sürdürmektedir.Türkiye'de açlık ve yoksulluk her geçen gün artmaktadır. Tüketicilerin çoğunluğu temel gereksinimlerini karşılayamamaktadır. Tüketicilerin ezici çoğunluğu geçim sıkıntısı çekmektedir. Yani bu Tüketicilerin çoğunluğunun temel gereksinimlerine erişemediğinin bir göstergesi!Tüketiciler, kendileri ile ilgili yasal düzenlemelerde yeterince temsil edilmemektedir. Tüketici örgütlerinin görüş ve önerileri yasal düzenlemelere yansımamaktadır. Daha da düşündürücü olanı, tüketicileri doğrudan ilgilendiren Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasadaki son değişiklik hakkında hiçbir tüketici örgütünün görüşü alınmadan yasal değişiklik 9 Mart 2022 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili komisyonda görüşülmeye başlanmıştır. Bu görüşmelere çağrılan tüketici örgütleri temsilcisinin yasal değişiklik hakkındaki görüşü dikkate alınmamıştır. Artık, tüketici hakları değil, sermayenin çıkarları ve sermayenin yararı ön plana alınmaktadır. Ekonomik göstergeler bunun çok açık kanıtıdır.Evrensel tüketici haklarının ülkemizde eksiksiz uygulaması, tüketicilere yarar sağlamasıyla birlikte, ülkemizin kalkınmasını ve gelişmesini de sağlayacaktır. Bununla birlikte, ekonomik politikalar başta olmak üzere, her alanda politikaların tüketici haklarına uygun olması, tüketicilerin haklarına erişimini sağlayacaktır.Türkiye'nin imza atmış olduğu evrensel tüketici haklarının ülkemizde eksiksiz olarak uygulanmasını diliyor ve bekliyoruz. Bunun için, ekonomik politikalar başta olmak üzere, tüm alanlardaki politikaların tüketici haklarına uygunluğu sağlandığında, hem tüketiciler haklarına erişebilir, hem de ülkemizin kalkınması ve gelişmesi sağlanır.
Bu açıklamalara istinaden sonucu sanırım şöyle bağlamak gerekiyor; Bir ülkede tüketici örgütleri yeterince güçlü değilse, o ülkede tüketici bilincinin olduğu söylenemez. Eğer bir toplumda tüketici bilinçsizse o ülkede tüketici boykotları gibi şiddet içermeyen direnişlerin de başarılı olması sadece söylemlerde kalmış demektir.