Tüm dünyada yaklaşık 300 milyonluk bir aile!
4.5 milyon km2 büyüklüğünde bir coğrafya!
2 trilyon dolar düzeyinde ekonomik büyüklük!
Türk devletleri Teşkilatı'na giden süreç 1992'de başlayan 'Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri' ile başladı.Bu zirveler 1992'den 2010'a kadar sürdü ve 10 zirve gerçekleştirildi.
2009'da Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından imzalanan Nahçıvan Anlaşması ile Türk Konseyi kuruldu.İstanbul'da yapılan 10. zirvenin ardından Türk Konseyi kuruluşu tüm dünyaya resmen ilan edildi.
Türk Konseyi'nin 2018'de gerçekleşen 6 Zirvesinde Macaristan gözlemci ülke olarak katıldı. 2019'da yapılan 7. zirvede Özbekistan Konsey'e tam üye oldu.
Türk Konseyi'nin adı Kasım 2021'de İstanbul'da gerçekleşen zirvede 'Türk Devletleri Teşkilatı' olarak değiştirildi. Türkmenistan'da artık Macaristan gibi toplantılara aktif olarak katılım sağlıyor.
Türk devletleri arasında kademeli bir işbirliğini sergileyen teşkilat, Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Ak Sakallılar Konseyi, Kıdemli Memurlar Komitesi ve Sekreterya'dan oluşan bir işbirliği örgütlenmesi. Dönem başkanlıkları da alfabetik sırayla belirleniyor.
Türk devletleri Teşkilatı Bayrağı, Azerbaycan Cumhuriyeti bayrağının yıldızı, Kazakistan Cumhuriyeti bayrağının mavi rengi, Kırgız Cumhuriyeti bayrağının güneşi ve Türkiye Cumhuriyeti bayrağının hilalinden oluşuyor.
Macaristan'ın Türk Keneşine üyelik sürecinde Türk Cumhuriyetleriyle özellikle ekonomik ilişkileri güçlendirme hedefinin yanı sıra Macar halkının Türk tarihi, kültürü ve dili ile kurduğu bağ da etkili oldu.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Türk Keneşinin 6. zirvesi'ndeki konuşmasında, Macarların kendilerini Hun İmparatorluğu Hükümdarı Atilla'nın soyundan gördüğünü ve Hun-Türk kökenlere dayandığını belirtti.
Macarcanın Türk dili ile akrabalığı olduğunu vurgulayan Orban, 'Biz Macarca konuşuyoruz. Bu Türk diliyle bağlantısı olan eşsiz bir dil. Hristiyan dinini aldık fakat Kıpçak-Türk ilkeleri üzerinde duruyoruz.' ifadelerini kullandı.
Macaristan'ın gözlemci üyelik statüsü almasının ardından, Budapeşte'de Türk Keneşi Avrupa Temsilciliğinin açılması da kararlaştırıldı.
Teşkilatın bu ismi almasından sonra Batı ve Doğu medyalarında pek çok analiz yapıldı, değerlendirmeler yer aldı. Çin'de yapılan analizlerde TDT'nin dünya jeopolitiğinin kalbinde yükselen bir güç olduğuna vurgu yapılıyor.
Çin'in Orta Asya'da ve küresel alanda hakimiyeti kurma düşüncesi var. Bunun için de sürekli yeni anlaşmalar yapıyor. Çin'in 'İyi Yol İyi Kuşak' projesi çok tartışıldı. Bu proje ile İpek Yolu yeniden canlandırılmak isteniyor. Bu proje hayata geçerse hem Çin hem bölge ülkeleri hem de Türkiye faydalanacak. Fakat Çin, bölgede kendi politikalarını uygulamak ve lider ülke olmak istiyor ve bölgedeki hakimiyet konusunda Türkiye'yi güçlü bir rakip olarak görüyor. Bu anlamda da Türk Devletleri Teşkilatı'nı kendi küresel politikalarına ters olarak değerlendiriyor.

Eylül 2015-2021 döneminde sürdürdüğü Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcılığı görevine, Kasım 2021'de İstanbul'da düzenlenen 8. Zirve sırasında Devlet Başkanlarının kararı ile 3 yıl süreyle yeniden atananÖmer Kocaman'ın yapılan tarihi İstanbul zirvesi sonucunda Kriter dergisinde yayınlanan makalede yaptığı tespitleri son durumu özetliyor;
-Türk Devletleri Teşkilatı üye ülkelerin kuvvetli desteği ve bölge ülkelerinin artan ilgisiyle kısa bir süre içerisinde bölgesel ve küresel meselelerde söz sahibi, önemli bir aktör olacağını dünyaya duyurdu.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da zirve konuşmasında belirttiği gibi, 'Doğu'nun uluslararası politikadaki öneminin artmasıyla birlikte, binlerce yıldır birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış Türk coğrafyası, tüm insanlık için bir çekim merkezi olma özelliğine yeniden kavuşacağının sinyallerini verdi.
-Bu yeni dönemde, Türk devletleri arasındaki çok taraflı ilişkilere dış politikadan, ekonomiye; ulaştırmadan turizme çeşitli alanlarda uzun vadeli stratejik hedefler belirlenmesi Türk devletlerinin bölgede barış ve refahı yaygınlaştırmasına ve Türk dünyasının gelecekte daha bütünleşmiş bir yapıya dönüşmesine yönelik ortak iradesini ortaya koymuştur.
Bir asır önce Türk milletinin düşünce önderlerinden olan büyük mütefekkir İsmail Gaspıralı'nın Türk dünyası için işaret ettiği 'Dilde, fikirde, işte birlik!' sözü, Türk halkları arasındaki münasebetlerin temelini oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda bugünlere de adeta yol göstermiştir.
Birlikte Daha da Güçlüyüz!