Birkaç gün önce, Ankara ve İstanbul'da, belediyelerce kurulan çadırlarda Tanzim Satışlara başlandı. Fox TV'nin haberine göre, ilk gün 'Tanzim Çadırları'na getirilen; 70 ton patates, 73 ton soğan, 118 ton domates, 16 ton ıspanak, 15 ton salatalık, 2,7 ton patlıcan ve 1 ton sivri biber büyük ölçüde öğleye varmadan tükendi!.. Bildiğiniz üzere bu durum yerel seçimler öncesi hem iktidarın hem de muhalefetin dilinde. Ben de sizlere ülkenin getirildiği bu durumu sosyal medyadan alıntıladığım küçük bir öykü ile anlatayım istedim;
'Daha ben ilkokula başlamadan önce annem bana küçük öykü kitapları alırdı bir tanesi buydu, çoğunu yakın zamana kadar korudum bir kısmı taşınmalar esnasında yok oldu... Kitabın adını da hatırlıyorum 'little red hen'
ABD ve İngiltere'de ilkokul çocuklarına okutulan, Rus kökenli bir halk masalı var.
Kırmızı İbikli Küçük Tavuk.
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister, hiçbiri yardım etmez, kırmızı ibikli küçük tavuk mecburen iş başa düştü der, kendisi eker, kendisi büyütür, kendisi hasat eder, kendisi değirmene taşır, kendisi un yapar, neticede ekmek yapar. Mis gibi ekmek kokusu etrafa yayılır. Kırmızı ibikli küçük tavuk 'Beraber yiyelim mi?' diye sorar. O hiç yardım etmeyen öbür hayvanların ağzı sulanır, 'Eveeeet yiyelim' derler. Kırmızı ibikli küçük tavuk acı acı gülümser, 'Yok öyle yağma' der, bir lokma bile vermez.
Bu masalı okuyan Amerikalı, İngiliz ve Rus çocuklar kıssadan hisse çıkarırlar, ders alırlar, çalışmayana, üretmeyene, karnını doyurmak için başkasından medet umana ekmek mekmek olmadığını kavrarlar.
E herkes çocuk değil tabii.
Büyüklerin de okuması için bu masalın bir başka versiyonu var.
Küreselleşme karşıtı aktivistler tarafından revize edildi, UNICEF'in sitesinde yayınlandı... Ki, büyükler de anlasın!
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister.
Ördek 'Sen buğdayı filan boş ver, sana kahve tohumu satayım, acayip para kazanırsın, istediğin kadar buğday alırsın' der.
Domuz 'Sen buğday yerine kahve ek, nasıl satarım diye merak etme, ben senin adına pazarlarım' diye seslenir.
Fare iyice cesaretlendirir, 'Buğdayla uğraşma, kahve ekebilmen için istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin' diye akıl verir.
Kırmızı ibikli küçük tavuğun aklına yatar.
'Kahve üretiminden anlamam ki, nasıl yapacağım' diye sorar.
Ördek 'Sana gübre satayım, çok çabuk büyür' der.
Domuz 'Böceklerden korumak için ilaç satayım' diye seslenir.
Fare gene finansal açıdan yaklaşır, 'Gübre ve ilaç alabilmen için sana istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin' diye akıl verir.
Neticede hasat vakti gelir.
Kırmızı ibikli küçük tavuk 'Şimdi ben ne yapacağım bu kahveyi' diye sorar.
Ördek 'Paketlemek için benim fabrikama getirebilirsin' diye akıl verir.
Domuz 'Kusura bakma, herkes kahve ekti, fiyatlar acayip düştü, senin kahve beş para etmez' diye seslenir.
Fare ise 'Borcunu öde artık' der!
Kırmızı ibikli küçük tavuk, ibiğini kaptırdığını fark edince...
'Aç kaldım, ekmek verecek yok mu' diye ağlar.
Ördek 'Ekmek kolay da, alacak paran var mı' diye sorar.
Domuz 'Herkes kahve ekti, buğday karaborsaya düştü, kusura bakma, istersen ekmek yapman için sana ithal buğday tohumu satayım' der.
Fare ise avukatıyla gelir, 'Borcuna karşılık tarlanı haczetmek zorundayım, uslu tavuk olursan artık benim olan tarlamda yevmiyeyle çalışıp buğday yetiştirmene izin veririm' diye akıl verir.
Şimdilerde maalesef, kırmızı ibikli küçük tavuk, eskiden kendisine ait olan tarlada ırgat olarak çalışıyormuş.
Yevmiyeyi almaya gittiğinde, ördek, domuz ve farenin aslında senelerdir şirket ortağı olduklarını öğrenmiş.'
Böyle bu işler.
Dünyanın en bereketli topraklarına sahip olan, kendi kendine yeten yedi mucizevi ülkeden biri olan Türkiye'yi, kırmızı ibikli küçük tavuğa çevirdiler!..