Türkiye'nin toplumsal gündemini artık 'yangınlar' belirler oldu. Yangınların endişesiyle ve yangınları lanetlemekle geçiyor günlerimiz…

Ben de işte böyle bir çaresizlik içinde, öncelikle son günlerde Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye'de çıkan/ çıkarılan orman yangınları için, lanet okumak isteyen yürek yangımı bastırarak, aklımın sesini sizlerle paylaşmak istiyorum:

'Duyarlı yurttaşlar olarak, ormanlarımızı yakanlardan ve orman yangınlarını önlemek için gerekli önlemleri almayanlardan mutlaka hesap sormalıyız…'

Toprağın üstünün altından, gümüşten, demirden, kromdan (Hatay'da olduğu gibi) çok daha değerli olduğunun bilinçlerimize kazımak; topraklarımızı her türlü sömürgenden korumak için daha kararlı ve daha azimli olmak zorundayız. Çünkü…

'DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ…'

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor. 1920'lerde temeli atılan ve gelişen süreçte dünya demokrasi tarihinde özgün bir yer edinen 'Türkiye demokrasisi', ne yazık ki özellikle son 10 yılda çok büyük darbeler yedi…

Geçmişimizdeki askeri darbeler ve terör yüzünden zaten güdük kalan demokrasimiz, son yıllarda tepesine binen 'dine dayalı totaliter sistem' darbelerinden sonra, tüm dağ başlarımızı duman almış durumda…

  • Küresel Salgın Yangını Büyüyor

Tüm dünyayı kasıp kavuran Covid- 19 yangını, dünyada azalırken Türkiye'de yükseliyor. Anlaşılan tüm sömürgenler gibi o hain virüs de dumanlı havaları çok seviyor…

Çünkü ülkemizde 'ekonomi zarar görmesin diye turistik tesisleri ve AVM'leri açmak; şehir hastaneleri müşterisi (!) artsın diye kamu hastanelerinin ödeneklerini kısmak; özel okulları ve tarikat yuvalarını korumak için apar topar yüz yüze eğitime başlamak; dindarlar üzülmesin diye ibadethaneleri açık tutmak; toplum paniklemesin diye pandemi verilerini saklamak…' gibi önlemler (!) Covid- 19'un iştahını kabartıyor.

Bu arada ülkemizde 'Covid- 19 ortamını totaliter sistem fırsatına dönüştürebilmek için yapılan ince uygulamalar…' ise o hain virüsün adeta ağzını sulandırıyor…

Eğer bilimsel verilere dayalı, uluslararası/ ulusal sağlık örgütlerinin öncülüğünde önlemleri hedefleyen bir siyasi irade tarafından bu tehlikeli küresel yangın kısa sürede söndürülemezse; salgın yangını tüm ülkemizi sarabilir…

  • İç ve Dış Barışımız Yanıyor

Ülkemizde çok uzun süreden beri 'iç barışımızı içten içe yakmakta olan yangın' son yıllarda iyice harlandı.

Bir yandan toplumumuzdaki etnik ve dinsel farklılıklar sürekli körüklenirken, diğer yandan 'demokratik devlet ilkelerine aykırı olarak orantısız biçimde sürdürülen bazı güvenlik ve hukuk uygulamaları' iç barış yangını büyütüyor… Nefret tuzağına düşmüş bu çıkarcı körükler, emperyalist çevrelerden aldıkları neft gazını, barış yangını üzerine acımasızca boşaltıyorlar…

Bu arada, Ortadoğu'da uzun yıllardan beri sürmekte olan 'petrol savaşları' da Türkiye'nin dış barışını sürekli tehdit ediyor. Şimdilerde bu soruna bir de Kafkasya eklenmiş durumda…

Savaş ve küresel terör yangınının Türkiye'nin kucağına bıraktığı '4 milyon Suriyeli mülteci bombası' ise barış yangınımızın başka bir boyutu…

Sözün özü, 90 yıldır Cumhuriyetimizin barış ilkesi olan veciz söz, son yıllarda 'Yurtta Savaş, Dünyada Savaş(!)' biçimine dönüştürüldü…

  • Demokrasimiz Yanıyor

Demokrasimizin olmazsa olmazları olan 'laik, demokratik, sosyal hukuk devleti' ilkelerinin içleri boşaltılarak; bilimin ve laikliğin rehberliği yerine, şeriatın rehberliği; evrensel hukukun üstünlüğü yerine, şeriat hukukunun üstünlüğü devreye sokuldu…

Türkiye demokrasisinin en özgün özelliklerinden olan 'çoğulculuk' parçalanarak; etnik ve dinsel farklılıklar körüklendi… Ve demokrasimiz 'parmak çoğunluğu egemenliğine' indirgendi…

Geleneksel 'güçler ayrılığı' dengelerimiz bozularak; tüm yetkilerin çokbilmiş birinde toplandığı 'güçler birliği' sisteminin alt yapısı oluşturuldu…

Böylesine hoyratça örselenen demokrasimiz barış yangını içinde kıvranırken; 'Başkanlık/Reislik Sistemi' adı altında ortaya atılan sözde çözüm önerileri yangını daha da körüklüyor…

Son yıllarda bir yandan 'savaş ve terör kıskacı', diğer yandan 'şeriat ve darbe kıskacı' içinde yanmakta olan ülkemde 'demokrasi yangınına körükle gidenler' o kadar çoğaldılar ki…

'İntikam! Hilafet isteriz! İdam isteriz! Yok beis/tek reis! Barolar parçalansın! TTB kapatılsın!..' diye çağdışı yaygara koparanlar; yangına hem benzin dökmekte hem de körüklemektedirler…

Oysa 'demokrasi yangınını söndürecek tek çözümün yine 'demokrasi' olduğu, bir dünya gerçekliğidir…'

Tıpkı 'Barış ve demokrasi yangınında ilk kurtarılması gerekenler, insan hakları ve hukuktur…' gerçekliği gibi.

Teoride ve pratikte kanıtlanmış bir başka bilimsel dünya gerçekliği de şöyle diyor: 'Baskı, şiddet ve yangın ortamı, hem terörizmin amaçlarına hem de o ülkedeki otoriter iktidarın çıkarlarına hizmet eder…'

Ve Türkiye toplumu hiçbir dönemde son 10 yılda olduğu kadar ayrıştırılmadı ve otoriterleştirilmedi…

***

BELLEKLERİMİZİ TAZELEMEK İÇİN:

  • 10 Ekim 2015 – Ankara Katliamı: Seçim rantı uğruna 103 insanı yok eden ve yüzlerce insanı yaralayan bu insanlık dışı katliamı Unutmadık! Unutmayacağız! Unutturmayacağız...!
  • 10 Ekim 1987 – TİP Genel Başkanı Behice BORAN'ın Ölümü: Behice Hanımı aramızdan ayrılışının 33. yıldönümünde saygı ve sevgi ile anıyoruz. O son anına kadar tüm barış ve demokrasi güçlerinin birliği, sol güçlerin birliği, işçi sınıfının birliği için çalıştı. Mücadelesi yolumuzu aydınlatıyor.
  • 11 Ekim 1999 – TÖS'ün efsane genel başkanı, eğitimci, yazar Fakir BAYKURT'un ölümü: O, eserleriyle yaşıyor, yaşayacak.
  • '11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü': Türkiye'nin şu karanlık yıllarında çift katlı olarak örselenen kız çocuklarımızın, toplumsal yaşamın tomurcukları olduğunu unutmayacağız.
  • 13 Ekim 1923 – Ankara'nın Başkent Oluşu: Cumhuriyetimizin simgesidir Ankara.

Bu güzel ülkenin koskoca bir yangın yerine döndüğü bir ortamda, 'bilimsel, demokratik ve barışçı çözümleri mutlaka bulmak ve tüm yangınları acilen söndürmek zorundayız…'

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…