Türkiye'de son 20 yıldır AKP/ RTE (ve paralelleri) tarafından oluşturulan 'Ucube Tek Adam Sisteminin' yarattığı ekonomik ve toplumsal sorunlar çıkmaza girmiş durumda… Bugün ülkemizde:
* 'Ekonomik yapı çökmek üzere…'
* 'Demokrasimiz can çekişiyor…'
* 'Ülkemizde barış kan ağlıyor…'
* 'Türkiye büyük ölçüde dünyadan soyutlandı/ soyutlanıyor…'
Böyle bir durumda, umutlar ve çözümler doğal olarak seçime odaklanmış durumda…
İŞ ve EKMEK İÇİN SEÇİM
'Ülkemizde ekonomik yapı çökmek üzere…'
Son günlerde döviz ve enflasyon göklere fırlarken, çalışanların ücretlerine yapılan zamlar devede kulak kadar kalıyor. Dolayısıyla halkımızın büyük çoğunluğunun beslenme ve sağlık koşulları yerlerde sürünüyor… Asgarî ücretin alım gücü 'simit' ile ölçülür oldu.
İşsizlik aldı başını gidiyor… Ucube sistem, emek ve meslek örgütlerini parçalamak ve etkisiz hale getirmek için şeytanın aklına gelmeyen sözde yasal düzenlemeler yapıyor… Ülkemizdeki 'gelir dağılımı uçurumları' tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda…
Büyük ekonomistimiz(!), ürettiği mucize projeler için milletinden hayır dua istiyor ama seçim istemiyor…
Bu durumda, demokratik seçim umutlarını yoğunlaştırmak ve somutlaştırmak demokrasi güçlerine kalıyor.
DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN SEÇİM
'Demokrasimiz can çekişiyor…'
Ülkemizde son 20 yıldır sinsice sürdürülen taktiklerle demokratik toplumun özünü oluşturan 'Güçler ayrılığı, demokratik parlamenter sistem, hukukun üstünlüğü, laiklik, demokratik seçim, eşitlik, özgürlük' gibi değerler artık değersizleştirildi.
* 'Sağlık, eğitim, güvenlik, çalışma koşulları, çağdaş yaşam tarzı' gibi konulardan söz etmek ise artık lüks oldu...
'Bilim rafa kaldırıldı.' Hurafelere ve fetvalara dayalı nutuklar topluma yol gösteriyor… Toplum hızla 'yoz kültüre' sürükleniyor.
* Kamu yönetiminde 'yolsuzluk ve liyakatsizlik' kanıksanır hatta takdir edilir oldu.
Başımızdaki Ucube Tek Adam Sistemini oluşturan ittifak(!); 2023, hatta 2053 ve hatta 2071 yılına kadar iktidarda kalma niyetinde… Bunun için siyaset terörize ediliyor, ortalıkta siyasal tehditler uçuşuyor…
Bu durumda, demokratik seçimi gündeme ve yaşama geçirmek demokrasi güçlerine kalıyor.
BARIŞ İÇİN ve BARIŞ İÇİNDE SEÇİM
'Ülkemizde barış kan ağlıyor…'
Cumhuriyetimizin barışçıl politikası, 'Yurtta savaş, dünyada savaş(!)' biçimine dönüştürüldü…
Tek Adamımız ve TBMM'nin tektekçi çoğunluğu, başta Ortadoğu olmak üzere dünyadaki savaş bataklıklarına balıklama dalmak için 'tezkere' kolluyorlar. Dünyadaki kirli savaş bölgelerinden kaçan göçmenler de ülkemiz için yeni sorunlar yaratıyor.
Yaklaşık 40 yıldır kanayan 'iç barış sorunumuz' son yıllarda iyice kronikleşti. Sorunu körüklemek için etnik ve dinsel/ mezhepsel farklılıklardan kaynaklanan yaralar sürekli olarak kaşınıyor, kanatılıyor.
Bu bağlamda, CHP tarafından 'Helalleşme' adı altında yapılan 'iç barış çağrısı' önemlidir. Bu iyi niyetli çağrıyı 'bazı basit içerikli ya da tepeden bakışlı radikal yaklaşımlarla yıpratmak…' barışçılığın özüne aykırıdır.
Unutmayalım ki, 'Barış için savaşılmaz, barışılır…' Sorunların çözümü, çatışmalarda değil, uzlaşma kültüründe ve ortak akıl süreçlerinde aranmalıdır. Sorunların öncesine ve sonrasına yönelik 'Hesaplaşma' ancak hukuk kuralları içinde yapılabilir.
Bu durumda, 'Barış için ve barış içinde demokratik bir seçim için' ülkemizin barış güçlerini önemli görevler bekliyor.
DEMOKRATİK SEÇİM İÇİN 'BİRLİK' GEREK
Ülkemizde erken ya da zamanında yapılacak seçimlerin ne yazık ki görünen iki ana 'İttifakı' var.
Birisi, 'Son 20 yılda yapılandırılan Ucube Tek Adam Sistemini korumak ve geliştirmek(!) amacıyla oluşturulan Cumhur İttifakı…'
Diğeri, 'Tek Adam Sistemini ortadan kaldırmak ve Demokratik Parlamenter Sistemi güçlendirmek amacıyla oluşturulan Millet İttifakı…'
Yani 'Birlik', seçimlerin anahtar sözcüğüdür. Bu ikilem karşısında, geçmiş ya da gelecek hesaplarına yönelik üçüncü bir seçenek aramak, ülkemizin ve demokrasimizin somut koşullarına aykırıdır.
Böyle bir durumda, ülkemizdeki demokratik örgütlere ve duyarlı yurttaşlara düşen öncelikli görev: 'Seçimlerin güvenli bir ortamda yapılmasını sağlamak ve Demokratik Türkiye için oy vermektir…'
Bu bağlamda, insanlık tarihinin gerçekleri de diyor ki: 'Diktatörlükler zayıfladıkça sertleşir; sertleştikçe zayıflarlar… Bu kısır döngü, diktatörün kaçınılmaz kötü sonuna kadar sürer. Tarihte hiçbir diktatörün ömrü, insanların umutlarını yok edecek kadar uzun olmamıştır. Çünkü yepyeni umutlar umutsuzluk ortamında yeşerirler…'
Umutlarımızı birlikte korumak ve geliştirmek dileğiyle…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…