Dünyadaki üniversitelerin başarı ölçümlerine dayalı sıralamalarında üniversitelerimizin üst düzeylerde yer alması hepimizi sevindirir ve gelecek adına umutlandırır.

Küreselleşen dünyada kalite ve başarım kavramlarının önemsenmeye başlamasına koşut olarak üniversiteleri farklı sıralama ve kıyaslama ölçütleri oluşmuştur.

Son yıllarda üniversite sıralamalarını yayımlayan farklı kuruluşlar 'en iyi üniversiteleri' belirlerken 'akademik başarı, eğitim kalitesi, öğrenci memnuniyeti, araştırma sayısı, makale yayını ve atıf sayısı, öğrenci başına düşen öğretim görevlisi sayısı, yerleşke standartları, giriş koşulları, mezuniyet sonrası iş bulma kolaylıkları' gibi ölçütlere göre değerlendirmeler yapmaktadır.

DÜNYA VE ÜNİVERSİTELERİMİZ

Bu yıl URAP'ın (ODTÜ University Ranking by Academic Performance) açıkladığı ve Türkiye'deki 166 üniversitenin akademik performansının sıralandığı listede Hacettepe ülkenin en iyi üniversitesi olurken ODTÜ ikinci, İTÜ üçüncülüğü elde etti.

Son yıllarda Türk üniversitelerinin sadece URAP dünya sıralamasında değil diğer kurumların akademik performansa dayalı sıralamalarında da gerilediği gözleniyor. 2016'dan bu yana dünya çapında ilk 500'e girebilen üniversitemiz kalmadı.

Bu gerilemelerin elbette pek çok nedeni var.

Dünyanın önde gelen üniversitelerinin yayın ve atıf sayıları ile üniversitelerimizin yayın ve atıf sayıları karşılaştırıldığında aradaki farkın çok yüksek olduğu görülmektedir.

Üniversitelerimizin son yıllarda etki değeri yüksek dergilerde yayımlanan makale sayılarının yeterince artırılamayışı ve makalelerin ancak etki değeri en düşük dergilerde yayınlanabilmesi ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

VE ESKİŞEHİR ÜNİVERSİTELERİ…

Bünyesinde üç üniversite barındıran kentimizde, öğrenci odaklı ekonomik, sosyal ve kültürel bir yapılanmanın oluşması, üniversitelerimize sadece kendileri açısından değil; kentimizin gelişimi ve geleceği açısından da önemli sorumluluklar yüklüyor.

Üç üniversitemizde de Avrupa hatta Dünya çapında saygınlığı ve çalışmaları bulunan çok değerli bilim insanı akademisyenlerimizin varlığı ile iftihar ediyoruz.

Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı'nın (ÜniAR) 192 üniversitede yaptığı 'Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması (TÜMA 2020)' sonuçlarına göre 2018 yılında kurulan Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) kentimizde ilk sırada, Türkiye'de 66. sırada yer alıyor.

Aynı araştırmada Anadolu Üniversitesi'nin (AÜ) geçen seneye göre 27 basamak gerileyerek 86. sıraya gelmesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nin (ESOGÜ) ise 147. sırada yer alması üzerinde çok düşünülmesi gereken bir durum gibi görünüyor.

Uluslararası kaynaklar ile YÖK'ün yayımladığı verilerden oluşan URAP 2020-2021 Türkiye üniversiteleri akademik performans sıralamasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi 166 üniversite arasında 25., Anadolu Üniversitesi 28. sırada yer aldı. Üniversitelerimizin yurtiçi sıralamalarındaki yerleri sevindirici olmakla birlikte; aynı kuruluşun dünya üniversiteleri arasında yaptığı sıralamada hayli gerilerde yer almaları dikkat çekiyor.

AKADEMİ NE ZAMAN ÇÖKER?

ÜniAR'ın yaptığı bir araştırmada Türkiye'deki 71 üniversite rektörünün tüm akademik kariyerleri boyunca yaptığı bilimsel çalışmalarına uluslararası hiçbir atıf yapılmadığı belirlenmişti. Araştırmada, 68 üniversite rektörünün uluslararası akademik bir yayını bulunmadığı da anlaşıldı. Bu araştırma sonucu; üniversitelerimizdeki öğretim kalitesini geliştirmek için görev yapması beklenen rektörlerden bazılarının, evrensel literatürle ilişkisinin olmadığı, rektörlük görevinin akademik ve mesleki liyakatten uzaklaştırıldığı iddialarını bir hayli öne çıkardı.

Üniversitelerin 'meslek edindirme kursları' gibi sadece öğretim yapma ile yetinmesi, ideolojik gruplaşmalar, liyakat yoksunu kadro tercihleri, kültürel altyapının öğrenciyle buluşmaması, yerleşkelerin yetersizliği akademinin önüne geçmeye başladığı zaman çöküntü başlar ve bilimsel çalışmaların yerini kısa sürede antidemokratik baskılar, ötekileştirme, ihbarcılık, intihal ve paralı tez piyasasının alması kaçınılmaz olur.

Özgür düşüncenin merkezi olması gereken üniversitelerimiz, akıl ve bilimin aydınlık yol göstericiliğinde; evrensel değerler üzerinde yükselen, ulusal değer ve kavramları gözeten, özerkliği korunmuş, demokratik, katılımcı, çağdaş ve laik bir yapılanma içinde olmalıdırlar.

Siyasal iktidarların güdümünde, çağdışı, gerici ideolojik yapılanmaların içine itilen ve dogmalarla sözde bilim üretmeye çalışan kurumlarla 'çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma' ulusal hedefini gerçekleştirebilmenin olanaksız olduğu unutulmamalıdır.