Bu cümleye 'koşuşturmalar' sözü yakışırdı ama pandemi kısıtlaması nedeniyle koşma eylemini geçici olarak sözlükten çıkardık. Günlük uzanmalar esnasında zihnimizde, duygularımızda adeta dünya turuna çıkıyoruz. Değerlendirme yapabilmek için bol zaman buluyoruz.

'Ben neyim? Ne yapıyorum? Kimlerle hangi yöne gidiyorum?' gibi soruları kendimize yöneltip analiz yapabiliyoruz.

Öyleyse bugün de kısa bir duygu turu yapalım.

***

Tan yeri ağarırken ufukta, küçük parmaklara benzer dalların arasından görüş alanımıza ilk güneş ışınlarını salıveren, ince uzantılarını ilginç bir ressam fırçasından çıkmışçasına mavi atlas tuvalin tabanına yayan, koyu bir yeşil lekeden ibaret ağaç topluluğu görürsün.

Zemininde aralarına dünyanın en güzel desenleriymişçesine serpilmiş rengarenk çiçeklerle kaplı, sık çimlerden oluşmuş yemyeşil bir halının var olduğunu düşünürsün.

Oraya ulaşıp bir bardak çay içme olanağı bulunca kendini 'Cennet Bahçesi'nde hissedeceğini hayal edersin ya…

Uzaktan gördüğüne özlem, uzakta olana imrenmedir bu.

Bilinmeyince, yanına gidilmeyince hayalde canlandırılan bir 'Şehrazat' masalı ambiyansı gibidir.

***

Sonunda bir gün, Tanrı tarafından koca bir kürekle yeryüzüne bırakıldığını düşündüğün, hayalinde cennetleştirdiğin bu doğa parçasına gitme olanağı bulursun.

Kabaran duyguların adımlara yüklediği enerjiyle koşarcasına, uçarcasına gidersin. Günlerdir, aylardır hayallerinle çizdiğin, renklendirdiğin ütopik doğa parçasına ulaşırsın.

Biçimli dallarını toprağa ve göğe dengeli ve ahenkli bir biçimde dağıttığını düşündüğün koyu yeşil gölgenin, birbirine pervasızca karışmış kara bir çalılıktan ibaret olduğu görürsün. Dikenli tel yumağı gibi çevreyi kaplayarak içine girilmesini adeta yasaklamıştır.

Çiçek ve çim olarak hayal ettiğin o güzelim toprak parçasının yerini; börtü böceğin, küçük iğrenç kabukluların, sürüngen izlerinin yer aldığı boz renkli çorak bir toprak gerçeği almıştır.

Tam bir hayal kırıklığıdır yaşadığın.

***

Virginia Woolf, Deniz Feneri kitabında yıllarca uzaktaki deniz fenerini hayalinde farklı bir şekilde canlandıran çocuğun, fenere gittiğinde oluşan duygularını şu cümleyle anlatır:

'Demek böyleymiş, diye düşündü James; onca yıl koyun karşısından gördükleri fener çıplak bir kayanın üzerinde yalın bir kuleymiş.'

Ve James aynı paragrafta geride bıraktıkları adanın içindeki, kendi hayatındaki güzellikleri görmeye başlar. Aynı romanda Lily Briscoe bir cümleyle bu duyguyu destekler:

'…her şey mesafeye bağlı, yani insanların yakınımızda ya da uzağımızda olmalarına bağlı…'

***

İçine dahil olmak için can attığımız bazı sosyal çevreler/gruplar vardır.

Uzaktan seveceğimiz etkinliklerin ve sohbetlerin yaşandığı mutlu olabileceğimiz bir ortam gibi görünür. Topluluğun ortak karakteri, özlem duyanın beklentilerine göre canlanır zihinde.

Karşıdan görülen ambiyansın çekiciliğine kapılır kişi. O gruba katılma, o gruba ait olma arzusuyla yanar tutuşur.

***

Kabul gördükten sonra…

Yani grubun içine bir vesileyle girebildikten ve grubun üyesi olduktan kısa süre sonra, grup üyelerinin birbiriyle anlaşan ve paylaşan, paylaştıkça birbirini mutlu eden, dayanışma içinde yaşayan insanlar oldukları hayali, yerini;

Her zaman kendi fikirlerinin doğru olduğuna inanan, ayağına dokunsan dişlerini gösterecek kadar ilkel ruha sahip, çıkarlara göre davranan, gösteriş meraklısı;

Sadece içlerindeki ezikliğin oluşturduğu egolarını tatmin için grubun etkinliklerine katılan, herkese tepeden bakmayı seven, aslında kişilik olarak son derece basit insanlar olduğu;

Grubun da zannedildiği gibi entelektüel bir özellik taşımadığı, sadece yoz duygularını tatmin için bir araya gelen insan topluluğundan ibaret olduğu gerçeğine terk eder.

Uzakta olduğu için kolayca şişirilen bu balonlar, yakından tanımanın getirdiği hayal kırıklığıyla 'tüyü dökülmüş tavus kuşu'na döner.

***

Boşa dememiş adam, 'seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli' diye.

Sakın uzaktan bakıp imrendiğiniz kişi ve nesnelere hak etmedikleri değerleri yüklemeyin.

Her şeyden uzak ve kapalı/kısıtlı yaşadığımız şu salgın günlerinde özendiklerimiz, imrendiklerimiz bırakın uzakta kalsın. Biz kendimize ve yakınımıza bakalım.

'Uzaklarda aranan mücevher yanımızdadır.'