Ve işte yine buradayım.
Yazının başında.
Tanrı yardımcım olsun!...
Olsun ki bir yazı daha yazabileyim.
İyi bir yazı daha!...
Gerçi üstat, yılların yazı tecrübesine dayanarak;
'Aklına ne gelirse yaz. Onu mu yazayım, bunu mu yazayım; öyle mi yazayım, böyle mi yazayım diye hiç düşünmeden yaz,' diye en önemli tüyosunu vermişti.
'Sonra bak saplanır kalırsın!' diye de uyarmıştı, sözünü dinlemezsem başıma nelerin geleceği konusunda.
***
Ama yine de insan, yazı yazmak için masanın başına geçince, içinde duyduğu korku, tedirginlik ve endişeyle;
'Tanrı yardımcım olsun ki iyi bir yazı daha yazabileyim,' demeden edemiyor.
***
Şu da işin bir başka yanı, kimileri de varlıklı olmak için söyler bunu…
Zengin olmak için…
Bizim gibiler de var olmak için…
Bir yazı daha yazabilmek için…
Ve bir yazı daha, bir yazı daha derken ölünceye kadar yazı yazabilmek için.
Son nefesini verinceye kadar…
***
'Hangisi daha önemli, varlıklı olmak mı var olmak mı?' diye tutturmaya da hiç gerek yok.
Çetin Altan, 'Aşk, Sanat ve Servet' adlı kitabında topladığı yazılarında, kendini içinde kaybedercesine yeniden yeniden soruyor bu soruyu.
'Varlıklı olmak mı önemli, var olmak mı?' diye.
***
Kim neyi daha önemli bulursa bulsun!
Kim neyi önemserse önemsesin!...
Kim neye daha çok kıymet verirse versin!...
Varlıklı olmak da, var olmak da bir yana; yalnızca yaşamak bile epeyce önemli bir marifet!...
Yalnızca hayatta kalabilmeyi başarmak!…
Her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hale gelen hayat şartları öyle zorlar ki seni!
Ya da anlamsızlık…
Hiçlik...
Mutsuzluk…
Ve öyle bir bunaltı gelir ki!...
***
İşte o zaman hepsinden daha önemli olanın, hayatta kalabilmek olduğunu anlarsın…
Ansızın ölümcül bir hastalığa yakalanıp onun pençesinde acıdan, çaresizlikten kıvrana kıvrana ölüp gitmek de var hayatta.