Şu virüs yüzünden hayat çekilmez hale geldi.

Can sıkıcı bir hale geldi yaşamak.

Şu kadere bak!

Dünyaya bir kez gel…

Onda da seri katil gibi ortalığa korku salan bir virüsün tehdidini yaşa.

'Maskeni tak maskeni çıkar!'

'Oraya gitme buraya gitme!'

'Ona dokunma buna dokunma!'

'Asansörde de maskeni tak!' diyor Sultan.

'Bizden başka kaç kişi kullanıyor ki bu asansörü?'

'Olsun, sen tak maskeni.'

Son günlerde de,

'Çift kat maske tak!' diye tutturdu.

Bazen insanın içinden,

'Yetti artık!' demek geliyor.

Ama…

Nasıl diyeceksin ki?

O kadar yakınımızda ki artık…

Ayak seslerini duyuyorum, soluğunu ensemde hissediyorum.

Nasıl bir şey bilmiyorum ama…

Gözle görülemeyecek kadar küçükmüş falan…

Ama o nasıl bir ayak sesi!

Attığı her adımda yer sarsılıyor.

Çıkardığı gürültüden kulaklarım patlayacak gibi oluyor.

Ve korkudan içim titriyor.

***

Bugün yarın gelip zile basacağını biliyorum.

Evde, kapının dürbününden bakma cesaretini kim gösterecek acaba?

Eminim bunu Sultan yapacak.

Gidip bakacak kapıya.

'Sen dur, ben bakarım!' diyecek.

Her zaman öyle yapıyor zaten.

Evden çıkıyoruz…

Mecburiyetten…

'Hiçbir yere dokunma!'

'Olur! Asansörün düğmesine basmayayım mı? Nasıl çağıracağız asansörü.'

'Merdivenlerden inelim!'

O zaman, asansöre gizlenmiş orada bizi bekliyormuş gibi hissediyorum. Asansörün kapısı açılır açılmaz…

'Tamam, öyle yapalım. Ya merdivenlerden inerken ayağımız bir yere takılıp düşersek, merdivenlerden aşağı yuvarlanırsak?'

'Hadi canım sen de!'

Doğru, zayıf bir ihtimal bu…

Henüz daha, merdivenlerde ayağımız takılıp düşecek kadar yaşlı değiliz.

Ama virüs yaş baş dinelemediğine göre o daha büyük bir tehlike.

Kim bilir kaç gündür peşimizde, elinde kanlı hançer, adım adım bizi takip ediyor.

'Peki, merdivenlerden inince binanın kapısını nasıl açacağız, hiçbir yere dokunmayacaksak?'

'Sen dokunmazsın, ben açarım!' diyor.

'Sana bir şey olmaz mı?'

'Olsun, ben açarım. Eldiven giyerim çift kat. Ama sen bunu yapmazsın, eminim.'

Ben de şundan eminim, o geldiğinde, gelip kapının ziline bastığında kapıya Sultan bakacak, her tehlikede kendini öne attığı için.

Sultan kapının dürbününden bakarken, koridorun sonundan fısıldayacağım;

'O mu?'

Geriye dönüp fısıldayacak;

'Evet, o! Ne yapayım, açayım mı kapıyı?

'Aç! Aç kapıyı gelsin, ne olacaksa olsun artık! Nedir bu; aylardır geldim geleceğim, yakaladım yakalayacağım, öldürdüm öldüreceğim? Nedir bu korku! Nedir bu korkuyla yaşamak!'