Yarın yılın son günü.

2020'nin.

Ne yıldı ama!

Düşününce…

'Gerçekten de bütün bunları bu yıl mı yaşadık?' diyor, insan.

***

Salgın hastalık…

Kimin aklına gelirdi?

Vebayı bilirdik biz, salgın hastalık olarak.

Onu da kitaplardan…

Albert Camus'nün 'Veba' romanından…

Marquez'in 'Kolera Günlerinde Aşk' romanından da kolera salgınını…

E tabii romanların, hikayelerin dünyasında yaşayan bir yazarın bilgisi de bu kadar olur!

Elbette tarihte çok sayıda salgın hastalık yaşandığını ben de biliyorum.

Biliyorum ama…

Ama şimdi ukalalık yapıp burada onları sayıp dökmeye lüzum yok.

İnternet de olunca artık günümüzde…

Yazılıp çizilen pek çok bilgi saniyeler içinde internetten aşırılmış bilgiler.

Yani?

Yani araştırarak, okuyarak, çalışıp çabalayarak bilgiyi elde etmek…

Hepsi bitti.

Üstat,

'İnternet icat oldu bizim yazarlık mesleği de bozuldu!' demişti.

***

Onun için, isteyen internetten bakabilir, şimdiye kadar hangi salgın hastalıkların yaşandığına.

Benim bildiğim, Camus'nün 'veba' sı.

Ve Marquez'in 'kolera'sı.

Ne kadar da uzattık bu meseleyi.

Bunu mu yazacaktık?

Hayır!

Ama işte…

Bazen yazıya gücümüz yetmiyor.

Neye gücümüz yetiyor ki?

Yirmi birinci yüzyılda, bir salgın hastalığın pençesinde…

Küçükken, ağabeyime; nehirdeki küçük, yavru sazan balıklarını gösterip;

'Ne kadar çok balık var!' demiştim.

O da,

'Onların hepsi yaşamayacak. Çoğu, çeşitli nedenlerle, büyük balık olamadan ölecek,' demişti.

Bu kuralın, doğadaki her canlı için geçerli olduğunu da eklemişti.

Ne üzücü ki ağabeyim kendisi de daha otuz yedi yaşındayken trafik kazasında öldü.

***

2020 yılında…

Yani yirmi birinci asırda, salgın hastalıktan binlerce insan öldü.

Bakalım yeni yılda neler yaşayacağız?

Peki ya beş yıl, on yıl, yirmi yıl, elli yıl sonraki yeni yıllarda?

Bir başka salgın hastalık?

Ekonomik kriz?

Doğal felaket; kıtlık, deprem, kuraklık, küresel ısınma?...

Ya savaş tehlikesi?

Düşününce, yaşamak…

Hayatta kalmak hakikaten zor bir şey!