'Şu internet icat oldu bizim meslek bozuldu,' diyordu üstat.

Sosyal medyaya bakıyorum da…

Ne çok yazar var sosyal medyada.

Yazar, şair…

Olsun tabii de…

Bu kadar kolay mı yazı yazmak, yazar olmak?

***

1590'lı yıllarda Fransız yazar Montaigne'nin ilk örneğini verdiği 'Kalem Denemeleri' adlı eserinden bu yana uğraşılan, çalışılıp çabalanan bir alan yazı yazmak.

Bizde de ilk örneklerini, 'Şehir Mektupları'yla Ahmet Rasim vermiş.

Tabii Ahmet Rasim'den önce, daha çok şairliğiyle bilinen Ahmet Haşim var.

Ahmet Haşim'in 'Bize Göre'si, 'Gurebahane-i Laklakan'ı…

Sonra daha kimler kimler yazı yazmaya kafa yormuş!

Yıllarını vermiş.

Bütün bir hayatını harcamış bu yolda.

Ahmet Rasim…

Nurullah Ataç…

Suut Kemal Yetkin…

Vedat Günyol…

Salah Birsel…

Uğur Kökden…

Cemil Meriç…

***

Eskiden o kadar da kolay değilken yazı yazmak…

Yazı sanatında hüner göstermek…

Artık sosyal medyada kolayca yazar oluyor insanlar.

Hiçbir yazı kurulundan, değerlendirmeden geçmeden…

Sadece deneme yazar da değil…

Adlarının başına ekliyorlar:

'Şair, yazar, gazeteci, eleştirmen, çevirmen…'

Oysa pek çok yazar yazı yazmayı bir unvan olarak görmedi.

Onlar sadece yazdılar.

Tutkuyla…

Var güçleriyle yazdılar.

Kendilerini yazar ilan etmek akıllarına bile gelmedi.

Mesela Sait Faik, adını 'Yazar Sait Faik' diye yazmadı.

Birlikte balığa çıktığı, hikayelerini yazdığı balıkçılar dahi onun yazar olduğunu bilmiyordu.

Hayatında sadece bir kez…

Onu da mecburiyetten, pasaport almak için gittiğinde pasaport görevlisi,

'Mesleğiniz?' diye sorunca yazar olduğunu söylemişti.

Söylediğine de pişman olmuştu.

Görevli,

'Öyle bir meslek yok!' demiş, pasaporta da 'işsiz' diye yazmıştı.

***

Yazı yazmak; yazar, şair olmak…

Bunu başarmak o kadar zor ki…

Sizin, sosyal medyada kendinizi şair, yazar ilan etmeniz…

Yahut da para verip kitap yayınlatmanız bir işe yaramaz.

Bunlar sizi yazar, şair yapmaz.

Bunun için, hayatınız üzerine kumar oynamanız gerekiyor.

Kazanmak da var kaybetmek de…

Daha çok kaybetmek ama…