Yazmak için masanın başına geçtiğimde her şey hazırdı yazı için.
Her şey kafamın içindeydi.
Boynu ince, uzun; sağrıları güçlü, yeleleri mısır püskülü genç bir kısrak gibi içimde koşturuyordu yazacaklarım.
Ha yazdım ha yazacağım.
İş sadece masanın başına oturmaya kalıyordu.
Ve sonra…
Ve sonra kendimi gerçekten de bir yazar olduğuma inandırarak…
Ne yazdığı, ne yazacağı merak edilen ünlü bir yazarmışım gibi bir havaya girerek makinenin tuşlarını örselememe kalıyordu her şey.
Böyle her şey hazır olunca kafamda, aşağı yukarı yarım saat…
Yahut bir saat yeter.
Fazlasına lüzum yok.
Ama işte…
Dışarıda gümbür gümbür…
Yol çalışmalarında kullanılan, tak tak tak diye çalışan o devasa matkap gibi bir matkapla sürekli beynimin içini oyan bir hayat…
Dışarıdaki, kanlı savaş meydanına benzeyen bu hayat yanında ne önemi var benim yazdığım, yazacağım beş para etmez yazıların?
Farkındayım.
Bizimki sadece kendimizi tatmin etmek…
En adisinden…
En utanç verici olanından hem de.
İnsanın kendi kendini aldatmasından daha berbat ne olabilir ki?
Sonra nedir bu?
Yazı yazma aşkı…
Saplantısı…
Anlamak zor.
Ref'i Cevat'ın…
Cevat Ulunay'ın 'Bu Gözler Neler Gördü' kitabı kitaplığımın bir köşesine atılmış duruyor.
Yıllar önce okumuştum zor zahmet.
Paris hatıraları…
Sefahat ve sefalet hatıraları…
Kitaplıkta gözüme takıldıkça alıp bir daha okuyayım diyorum ama…
Tanrının bildiğini saklamaya lüzum yok!
Elim varmıyor.
İçimden, bir kez daha okumak gelmiyor.
Oysa bir zamanların en ünlü yazı ustası Cevat Ulunay.
Bizim bu yazı işi işte böyle nankör!
Sonra…
Sonra kimler neler yazmamış ki…
Ne yazılar…
Ne yazılar…
Ne kitaplar…
Her şey ellerinin altında olunca…
Adları da ünlüye çıkınca her yazdıkları yayımlanmış.
Her yazdıkları kitaplaştırılmış.
Üstelik de üst üste baskı yapmış, yazılarından oluşan kitapları.
Beş, on, on beş baskı.
İnsanlara, reklamın gücüyle bol bol satmışlar yazdıkları abuk sabuk şeyleri.
O insanlardan biri de benim!
Gidip almışım, kesinlikle okumayacağım o kitapları.
Yine de kitaplıktan alıp ara sıra karıştırıyorum.
Okumayı deniyorum yani.
Ama bir sayfasını dahi okumaya tahammül edemiyorum.
Bugün Amerika'da yaşayan dönemin vatansever siyasetçileri üzerine övgüyle yazılmış yazılar…
Dönemin güncel olayları, siyasi çekişmeleri üzerine yazılmış yazılar sonra…
Yani?
Yani biz de yazıya az ihanet etmemişiz.