Bakkal, yumurta almaya gelen çocuğa seçtiği en küçük yumurtaları vermiş. Çocuk sormuş:
'Neden hep küçük yumurtalardan veriyorsun?'
'Taşıması kolay olur da ondan!' demiş bakkal.
Çocuk elindeki paranın bir kısmını ayırmış, cebine koymuş, kalanı bakkala verip yürümüş. Bakkal arkasından bağırmış:
'Eksik para verdin!'
Çocuk kahkahayla cevaplamış:
'Sayması kolay olur da ondan!'
***
HAYATIMIZ ŞİFRE
Hayatımız; bir taraftan kolaylık sağlayan, bir taraftan bizi (yaşıtlarım için) karmaşık ritüellerle boğuşturan teknolojik aletlerin işgalinde.
Banka/kredi kartı, akıllı telefon uygulamaları, Facebook, Twitter, Instagram, üyelik gerektiren internet siteleri, e-devlet, e-okul, e-posta…
Eeeee! Hepsine şifre gerekiyor.
Bu kadar şifreyi aklında tutabilirsen tut!
***
Şifreleri unutmamak için bu bakkalla çocuğun aklına uymamız gerektiğini düşünüyorum.
'Hatırlaması kolay olsun.'
İnsanlar kolay olsun diye araba plakasını, doğum bilgilerini, tuttuğu takım bilgilerini, sevdiği şarkı, sanatçı, kitap, kahraman adlarını, yakınlarının isim kombinasyonlarını şifre olarak kullanıyor.
Yapılan bir araştırmaya göre, dünyada en çok (4'lü, 6'lı, 8'li diziler halinde) '123456' şeklindeki sıralı rakamlar şifre olarak kullanılıyormuş.
İkinci sırada, Türkçede şifre anlamına gelen 'password' kelimesi varmış.
Bir diğeri de klavyenin sağladığı kolaylıktan elde edilen 'qwerty' imiş.
Tembellikten mi, kolaylıktan mı bilmem; tahmin edilmesi, deşifre olması kolay olan bu şifreler güvenilir ve kullanışlı değil elbet.
Bilinmesine rağmen insanlar ısrarla kolay şifreleri kullanıyor. Görünüşe göre, kullanmaya da devam edecekler.
Demek ki, sadece ben değilmişim!
***
Hanımın uzun süre mesajlaştıktan sonra masaya bıraktığı telefonu merakla kaptım. Baktım şifre istiyor:
'Hanım senin şifren neydi?' diye sordum.
'İlk tanıştığımız günün tarihi.' dedi.
Hadi bakalım! Evleneli 42 yılı geçti; düğün tarihi tamam da, ya tanıştığımız tarih..?!!
Yavaşça telefonu bırakırken seslendim:
'Güvensizlikten değil canım, öylesine bakacaktım!'
***
YAZMANIN ŞİFRESİ VAR MI?
Yüz yüze yerine, en kısa kelime ve cümlelerle ekrandan iletişimin yaygınlaştığı bu çağda; (köşe yazarı olarak) okuyanın varsa şükredeceksin.
Beynin durduğu ve unutkanlığın tavan yaptığı zamanlarda, güzel bir yazı çıkmayabiliyor. Yine de emekle ortaya çıkan yazının okunuyor olduğunu bilmek, insanı mutlu ediyor.
Uzun iş ve sosyal hayatımızda birçok dost ve arkadaş edindik. Karşılaştığımızda;
'Seni takip ediyorum, çok güzel yazıyorsun!' falan diyenler oluyor.
Sorsan gazetenin adını, günde kaç tane basıldığını bilmez. Anlaşılan internette izlenme sayısının belli olduğunu da bilmiyor.
Olsun, gönlümüzü alması da yeter! Biz yine;
'Okunmadan takdir edilen yazılar yazmaya devam ederiz!'
***
Adem Eryürük yazmıştı:
'En gizli duygularını yazdığın, nerdeyse kafanın içini gözyaşı gibi akıttığın yazıların böylesine hor görülmesi insanın zoruna gidiyor.
Neden yazmaya devam ediyoruz ki?'
***
Bunun bir cevabını bulamadım.
Yazmanın şifresi yok!