Tarihte parayı ilk kullanan devlet Lidyalılardır...
Hikayesi kısaca şöyle;
Lidya çok zengin bir ülke...
Bugünkü Orta Anadolu'dan başlayıp, Ege kıyılarına kadar uzanıyor...
En büyük şehirleri Sardes ve Sardes'in içinden Paktholos nehri altın kaynıyor...
İsteyen nehrin içinden bir avuç kum alsa, eleyince altın taneleri kalıyor avcunda...
Öyle olunca da,
Hiç kimse askerlik yapıp savaşmak istemiyor...
Lidyalılar da çevre devletlerden paralı asker tutuyorlar...
Askerlerin ücretlerini de,
Altından ve gümüşten yapılmış süs eşyalarıyla ödüyorlar...
Ancak ödemelerde bir türlü standart olmuyor...
Kimi askere küçük bir bilezik, kimine ağır bir kolye...
Haksız rekabet ve kavga çıkıyor haliyle...
Lidyalı yöneticiler de düşünüyorlar, taşınıyorlar ve bir çare buluyorlar...
Gümüşü işlemeden önce, terazinin bir gözüne 138 adet başak tanesi konuluyor, diğer tarafına da aynı ağırlıkta gümüş...
O miktar gümüş, eritiliyor ve belli bir şekilde basılıyor...
Adına da sikke deniyor...
Ondan sonra da,
Bütün paralı askerlere aynı sayıda o sikkelerle ödeme yapılıyor...
öööööö öööööö
Ortaya çıkan standart ve adalet Lidyalı yöneticilerin çok hoşuna gidiyor...
Önce Lidya içinde kullanmaya, daha sonra ticaret yaptıkları komşularında kullanmaya başlıyorlar...
Sonra da alıp başını gidiyor...
*********************
Para ile ilgili atasözlerimize şöyle bir göz atalım...
'Para isteme benden, buz gibi soğurum senden...'
'Paran ucuz olursa sen pahalı olursun...'
'Para ile imanın kimde olduğu bilinmez...'
'Para parayı çeker...'
'Paranın gittiğine bakma, işinin bittiğine bak...'
'Paran çoksa kefil, işin yoksa kefil ol...'
'Para insana dil, elbise insana yol öğretir...'
'Parasız pazara, kefensiz mezara gidilmez...'
'Param seni vereyim de mi düşman olayım, vermeyeyim de mi düşman olayım?'
'Parayı domuzun boynuna bağlamışlar, sonra da domuz ağa diye çağırmışlar...'
'Parayı zapt etmek, deliyi zapt etmekten zordur...'
*********************
Zam...
Zam kelimesi Türkçe'de 'ekleme, katma' anlamına geliyormuş.
Arapça ḍmm kökünden gelen ḍamm ضمّ z 'ekleme, katma' sözcüğünden alıntıymış.
Arapça sözcük Arapça ḍamma ضمّ z 'ekledi' fiilinin mastarıymış.
Zam kelimesi tarihte bilinen ilk kez Meninski, Thesaurus (1680) eserinde yer almış.
*********************
Şimdi de zam ile ilgili atasözlerimize bakalım...
Damlaya damlaya koca bir göl, zamlaya zamlaya ekonomik kriz olur.
Emeğin ucuz, ekmeğin pahalı olduğu bir ülkede işçi haklarından bahsedilemez.
Saklayın samanlarınızı, zam geldiği zaman satarsınız.Zam yapmamışlardır ya değişiklik yapmışlardır. Zam yapsalardı duramazdın.
Yapılır zamlar, yağmur misali damlar, altın maltın kalmadı, gitti çeyrekler, tamlar. Yılbaşında kesilir çamlar, aç gözlü yamyamlar, doymak bilmez adamlar, halimizden kim anlar?
Hakiki zengin, zam gelince üzülmeyen kişidir.
Zamparalık yapma, bi kriz gelir, zamkara olursun.
Ayağını zammına göre uzat.
Zam zammı çekermiş.
Ekmeğe zam, tuza zam, doğruyu söyleyene dam... (Can Yücel)