Nefes almaya vakit yok!
Koş oraya koş buraya.
Bugün git yarın gel.
'Yarın gelemem,' diyorsan hiç gelme.
Kendin bilirsin yani.
***
Siz belki bizim tek işimizin, masa başında çay kahve içerek, entelektüel bir hava içinde yazı yazmak olduğunu zannediyorsunuz ama öyle değil.
Hayat öyle bir şey ki!
Vazifeniz, sorumluluğunuz, işiniz gücünüz…
Hele telaşınız hiç bitmez.
Ne demişti Özdemir Asaf?
'Yaşamak değil; beni bu telaş öldürecek'
Yani işimiz sadece kitap okuyup, bütün gün çay kahve içip yazı yazmak değil.
Hatta, hayatın, sonu gelmeyen bu telaşı yanında yazı yazmak ne ki?
Yazı yazmak kolay!
Zor olan yaşamak!
Hayatta kalmak.
Mücadele etmek.
***
Şunu da itiraf etmeliyim ki…
Tanrı'nın bildiğini sizden saklamaya lüzum yok. Pek çok yazıyı iki arada bir derede yazıyorum.
Üstelik de…
Hadi itiraf edelim.
Çok eski, ekranında sık sık;
'Yetersiz hafıza… Telefon kapanacak… Uygulama güncel değil…' gibi can sıkıcı uyarı yazıları çıkan, kimi zaman da yazının sonuna gelmişken her şeyi silip yok eden cep telefonumda yazıyorum.
Her neyse.
Ne önemi var bütün bunların. Zaten önemli olan yazının neyle yazıldığı değil. Önemli olan yazının işlevi!
Tolstoy da ciltler boyu süren 'Savaş ve Barış'ı elindeki kamıştan yontulmuş kalemi mürekkebe bandırarak, mum ışığında yazmıştı.
***
'Bu telaşın ne?' diyecek olursanız?
Öyküm'e bir klinik açmaya uğraşıyoruz.
Uğraşıyoruz ki ne uğraşıyoruz.
'Kırk dereden su getirtmek' dedikleri bu.
O evrak bu evrak, onun belgesi bunun belgesi…
O meslek odasına kayıt bu meslek odasına kayıt…
Onun vergisi bunun vergisi…
Ve attığın her adımın bir ücreti var.
Kimi güvence bedeli diye alıyor, kimi kayıt parası diye alıyor, kimi başvuru parası diye alıyor, kimi depozit diye alıyor…
Babam,
'Doktor bile, önce, yaran nerede diye sormaz, paran nerede diye sorar,' derdi.
Onu da geçtik de…
Doğru bilgiye ulaşmak da öyle zor ki…
Biri diyor şuraya başvur, başvuruyorsun oraya; yok olmadı, sen en iyisi önce şuraya git, sonra buraya gel…
Biz sırada beklerken arkamızda sıra bekleyen genç bir kız neredeyse ağlayacak:
'Poliçe numarası soruyorlar. Verdiğiniz numara yanlış çıkıyor. Kaçıncı kez sıraya giriyorum, verdiğiniz yeni numara da yanlış çıktı. Poliçe no olmadan olmaz diyorlar, ben ne yapacağım böyle?' diyor telefondaki kişiye.
***
Ne diyelim…
Fizan'a gidip gelmemiz de istense bu iş olacak!
Ne demişti karınca?
'Yar yolunda ölürüm!'