Kırım konusunda araştırmaları ve 'Kırım Kültür Evi' , 'Kırım Şarkı, Mani, Şın, Takmak ve Şiirleri', 'Kırım Tatar El Sanatları' , 'Ayşe Seitmuratova' 'Kırım Tatar Mutfağı' adlı kitaplarıyla tanınan Hasan Kırımer ile Kırım'ı ve Kırım Tatarlarının sorunlarını konuştuk. 1950 doğumlu Kimya Yüksek Mühendisi olan Kırımer, sürgünden en çok etkilenen ailelerden birinin ferdi olarak; sıkıntıyı, acıyı, hasreti, özlemi yıllardan beri yaşıyor.

- Hasan Kırımer kimdir? Kırım ile bağlantısı nedir?

Annem ve babam Kırım doğumlu Kırım Tatarlarıdır. Türkiye de yaptıkları evlilik sonucu ben ve kardeşlerim dünyaya geldik. Annem çok küçük yaşta, babam ise 24 yaşında sürgünden kaçarak Avrupa üzerinden Türkiye'ye gelmiştir. Ben ve kardeşlerim Kırım Tatarı kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Türkiye bizim için anavatan olan bir aktopraktır. Aktoprak kelimesi Osmanlı zamanında başlayıp bugün hala kullanılan bir kelimedir. Kırımda aktoprak kelimesi yanında akyol gibi iyi yolculuk temenni eden ifadelerde kullanılmaktadır. Sürgün dolayısıyla parçalanan ailemin fertleri değişik yerlerde yaşamını sürdürmektedir. Bir kısmı Kırım'a dönebilmiş orada yaşıyor, beş ayrı aile Rusya'nın St Petersburg şehrinde, bir aile Ural dağlarının bir şehrinde, bir kısmı Krasnodar bölgesinde, bir kısmı Özbekistan'da ve geriye kalan biz ise Türkiye'de yaşıyoruz. Kırımda, Urallarda, Krasnodar'da, Özbekistan'da ve Türkiye'de mezarlarım var. Sürgünden en çok etkilenen ailelerden birinin ferdiyim. Sıkıntıyı, acıyı, hasreti, özlemi yıllardan beri yaşamaktayım. Hasan Kırımer vatan, millet, bayrak diyen bir Kırım TATAR'ıdır.

- Kırım sürgün ve zulmü nasıl oldu?

Sorduğunuz soru 1944 sonrası halkımızın uğradığı son sürgün ve zulümdür. Kırım halkı yaşadıkları zaman içinde pek çok sürgün ve zulme uğramıştır. Milyonlara varan Tatar nüfusu bugün Kırım'da 350 bin seviyesine inmiştir. Kırım dışında halen Türkiye, Özbekistan, Polonya, Litvanya, Finlandiya, Romanya, Bulgaristan, Almanya, Amerika ve özellikle Rusya'da çok sayıda Kırım Tatarı yaşamaktadır. Rus idaresinin Kırım Tatarlarına uyguladığı baskı, haksızlık, adaletsizlik, hapis, soygun, mahkeme, ceza ve sürgün hareketlerine dayanamayan, sabırlarını tüketen halk güzel vatanlarını terk ederek Osmanlı Devletinin bazı bölgelerine göçmüşlerdir. 1774 Küçük Kaynarca anlaşmasıyla bağımsız kalan Kırım 1783 yılında Rusların bugün olduğu gibi yaptığı ilhak oyunuyla istila edilmiştir. 230 yıllık bir sürede milyonluk Tatar nüfusu 250 bin seviyesine inmiştir. 1917 Bolşevik ihtilali sonrası 1933 yılında benim ailemin de aralarında olduğu yeni bir Türkiye göçü olmuştur. 1940 yılında Romanya da yaşayan Kırım Tatarlarının göçü yaşanmıştır. Herkesçe bilinen 18 Mayıs 1944 sürgünü. Ural dağları, Sibirya ve Özbekistan'a yapılan sürgün. Rus kayıtlarına göre 238 bin 500 kişi sürgün ediliyor. Bunun 100 bin'i yollarda veya gittikleri yerlerde telef olmuşlardır. Bu rakamlar bazı kaynaklara göre Ruslar tarafından bilinçli şekilde küçültülmüştür. Bu sürgün ve zulüm, gece yarısı uyandırılıp 15 dakikada hazırlanmaları istenen insanların önce kamyonlarla istasyonlara, sonrada hayvan vagonları ile sürgün yerlerine gönderilmeleri ile sınırlı değildir. Vagonlarda kadın, erkek, yaşlı ve çocuklar birlikte bulunmaktadır. Vagon zemininin bir köşesi delinip etrafı battaniye ile çevrilerek yapılan tuvaletler ihtiyaçlar için kullanıldı. İçinde 3-5 yaprak veya 1-2 dilim patatesin kurtlarla birlikte içinde yüzdüğü çorbalar, arkasından su verilmeyen kokmuş tuzlu balıklar insanlara layık görülen yiyeceklerdi. Ural bölgesine düşenler soğukta tahta barakalarda yaşamak zorundaydı. Tarlalardan topladıkları patatesler ve ellerinde kalan kıymetli eşyalarla takas edilen yiyeceklerle hayata tutunmuşlardır. Rus Devlet başkanı Gorbaçov tarafından 1989 da glasnost ve perestroyka politikaları uygulandı ancak ondan sonra Kırım Tatarları vatanlarına dönebildiler. Halkımız Özbekistan'daki evini, malını satarak Kırım'da bir ev alabiliyorlardı. Rus halkı ve yerel yöneticiler hemen karşı tedbir aldılar, fiyatları artırdılar, gelenlerde mülk alamadılar. İnsanların Kırım'a dönüp kendi evinde Rusların yaşadığını görmesi, geri alamaması, parası ile de yenisini alamaması çok acı bir gerçek olarak yaşanmıştır. Bugün hala Özbekistan'da ve Rusya'nın değişik yerlerinde çok sayıda Kırım Tatar'ı yaşamaktadır

-Kırım'da bugün yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz.

Kırım çok az kara bağlantısı olan bir yarımadadır. Kuzeyde Ukrayna anakarası ile dar bir bağlantısı vardır, kara ve demir yolu buradan geçmektedir. Yarımada % 90 çevresi denizle çevrili çok stratejik bir yerdir. Odesa şehrinin olduğu körfez uzun yıllar SSCB, Rus ve Ukrayna donanmalarının barındığı yerdir. Tarih boyunca oraya sahip olmak isteyen güçler arsında savaşların yeri ve sebebi olmuştur. Sivastopol şehri askeri bir üs olarak ün kazanmıştır. Bölgede kurulan Altınordu devleti ve daha sonra Kırım hanlığı yüzyıllar boyunca oranın hakimi olmuşlardır. Bilhassa Kırım Hanlığının Osmanlı imparatorluğu ile aynı kökten Türk ırkından olması, devamlı işbirliği yapmaları Rusları her zaman tedirgin etmiştir. Bizi birbirimizden ayırmak ve küçük kalan Kırım'ı kolayca elde etmek tarih boyunca Rus politikası olmuştur. Bugün olanlar da eskinin tekerrürüdür. Kırım, sanayisi çok kuvvetli olmayan, ziraat bakımından daha güçlü, yemyeşil cennet gibi bir turistik yer. Tarih boyunca çeşitli milletler gelmişler, yaşamışlar ve bazı izler bırakmışlardır. Kırım nüfusu 2,5 milyon civarında olup, Tatarlar 350.000 kişi ile toplamın % 14 kadardır. Sayımız az olsa da orası bizim vatanımızdır. Ruslar 1,6 milyon civarında olup toplamın % 60'nı teşkil ederler. Diğer milletlerin katılmadığı uydurma referandumda böylece yüksek oy aldılar. Sonuç hep aynı, Kırım'a sahip ve hakim olmaya çıkıyor. Biz haklıyız çünkü orası Kırım Tatarlarınındır, isim birlikteliğimiz var. Ruslar hep işgalci oldular, orayı çıkış kapısı olarak görüyorlar.

- Kırım'da yaşayanların en büyük sıkıntısı nedir?

Kendi vatanlarında insan gibi, hür, kendi idaresiyle ve kendi iradesiyle yaşamak hakları olmalıdır. Kendi diliyle eğitim verilmesi, din ve ibadet özgürlüğü verilmesi gereklidir. Atanmış emanet öğretmenler ve din adamları başka yerlere hizmet vermektedir. En önemli şey ise can güvenliğidir. Evlerinden, sokaklardan veya okul önlerinden yeşil renkli üniformalı adamlarca minibüslere alınarak kaçırılan gençlerimizin sayısı az değildir. Bunlardan bazılarının işkence gördükten sonra öldürüldüğü bulanan cesetlerinden anlaşılmaktadır.

-Kırım Tatarları olarak Rusya'ya sesinizi duyurabiliyor musunuz?

Elbette duyuruyoruz, bundan rahatsız oldukları ortada. İşgalin başladığı ilk günden bizim ebedi lider ve yolbaşçımız Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kırım Tatar Milli Meclis Başkanımız Refat Çubar ile bazı aktivist ve danışmanlara Kırım'a giriş yasağı konuldu. Bir meclis başkan yardımcımızı yaklaşık on aydır hapiste tutuyor. Bizim anma günlerimiz ve bayrak bayramımıza yasak konması, toplantıların engellenmesi, miting ve gösteri gibi sosyal etkinliklere katılanları fotoğraf çekerek tespit edip sonradan evden almak vb. onların duyduğu sesimizdir. 2014 yılı Ekim ayında Türkiye'de faaliyet gösteren Kırım derneklerinden 43 tanesi bir araya gelerek bir platform kurdu. Bu platformun faaliyetleri sonucu 1'ncisi 2009 yılında Kırım'da yapılan Dünya Kırım Tatar Kongresinin ikincisi yapıldı. Devletimizin başbakan yardımcısı ve diğer protokol tarafından, Ukrayna Devleti Bakan seviyesinde, Kırım'ın Meclis Başkanlığı seviyesinde temsil edildiği kongre çok büyük bir katılımla yapılmıştır. Çok önemli kararların alındığı toplantıda Türkiye ve Ukrayna ile büyük bir işbirliği sağlanmıştır. Kırım'ın işgalden kurtulması durumunda Bağımsız Kırım Tatar devletinin kurulacağını Ukrayna devleti taahhüt etmiş ve daha sonra bunu meclisinden geçirerek resmi konuma getirmiştir. Bütün Dünya'nın duyduğunu Rusya da duymuştur. Kırım'dan toplantıya katılacaklara geri geldiğinizde Kırım'a alınmayabilirsiniz tehdidini savurmuştur.

- Türkiye Cumhuriyeti Kırım'a yeterince sahip çıkıyor mu ?

Türkiye devletinin Rusya ile çok çeşitli bağlantıları var. Oradan aldığımız doğalgaz ile sattığımız zirai ve hayvansal ürünler önde görünen ilişkilerdir. Turist olarak çok sayıda Rus ülkemize gelmektedir, karşılıklı olarak yatırımlarımız vardır. Rusya'nın Kırım'ı işgaliyle ABD ve AB tarafından Rusya'ya ekonomik bir ambargo uygulanmaktadır. Buna iştirak etmeyen tek batı devleti Türkiye'dir. Ama bu devletimizin Kırım'a katkı veya yardım yapmadığı gibi görüşü gündeme getirmez. Nitekim Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığında görevliyken dernek başkanları ile yaptığı toplantıda bu konuyu misalleriyle açıklaması bizi tatmin etmiştir. Devletimizin ve milletimizin Suriyeli ve Arap kardeşlerimizden esirgemediği yardımlarının bir miktarının da Kırımlı kardeş ve hemşerilerimize verilmesi çok iyi olacaktır.

Kırım'da kaybettiğiniz ev ve arazileri tekrar alınması ile ilgili bir çalışma var mı?

Böyle bir çalışmanın varlığına dair herhangi bir bilgiye sahip değilim

-En çok Kırım Tatar'ı Eskişehir'de mi yaşıyor?

Eskişehir, Ankara, İstanbul, Bursa, Konya'da çok sayıda Kırım Tatar'ı yaşamaktadır. Bunlar hepsi büyükşehirler, nüfus dağılımı farklılık arz edebilir. Eskişehir'deki Kırım Tatar'ları daha konsantre ve kompakt olarak yaşamaktadır, bu da onların sayısının oldukça fazla olduğunu gösterir.

- Kırım Tatar'larının Eskişehir kültürüne etkileri ne olmuştur? Eskişehir Kırım Tatar'larından neler almış ve öğrenmiştir?

Kırım Tatarları modern ziraatı uygulamayı ve teknolojiyi kullanma işini beraberinde getirmiştir. Makine ve motor eğitimini yaparak bilgilerini burada yayarak faydalanılmasını sağlamışlardır. Modern hanım giysileri de çokça kullanılmıştır.

- Kırım Tatar'larından Kazım Kurt Odunpazarı Belediye Başkanı, Ruhsar Demirel ise milletvekilliği yaptı. Bu iki ismin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Her ikisi de içinde bulundukları toplumu en iyi şekilde temsil etmektedir. Bu iki kişi politik görüşleriyle ilgili olarak seçilmişlerdir. Fakat topluma hizmette siyaseti ön planda tutmamaktadırlar. Kazım Başkan kendisine oy versin vermesin herkesi dinlemekte, imkanları ölçüsünde olumlu cevaplar vermektedir. Sayın Kazım Kurt'un esas mesleği avukatlık olduğu için Kırım dernek, vakıf ve platformda yönetmelik, tüzük gibi kanuni işlerin kotarılmasında çok destek vermektedir. Ruhsar hanıma gelince, siyasi görüşü ile Tatar toplumu arasında kalmamıştır. Herkesin gönlünü almaya çalışan kibar insandır. Tatar toplumunun kalbinde kendisine yer edinmiştir. TBMM de Kırım Tatarlarını savunan, onların hakkını arayan tek milletvekili olmuştur.

Editör: TE Bilisim