MESUT ŞİMŞEK

949 tane çöp şiş yediler!

Aydın Begiter başkan ben ise yöneticiydim. Deplasmanları yöneticiler olarak kendi aramızda bölmüştük. Ben Kuşadası maçının otobüs ve yemek masraflarını üstlenmiştim. Kuşadası'nda da otelde emanet kaldık uzun hikaye onu sonra anlatırım… Giderken Afyon'da futbolculara yemek yedirdik. Sonra maçımızı oynadık dönüyoruz. Aydın'a yaklaşırken futbolculara sordum, 'Ne yemek istiyorsunuz?' diye. 'Buranın çöp şişi meşhur, çöp şiş yiyelim' dediler. Ben aslında lokantalar ile pazarlık yapmak istiyordum. Neyse, orada birileri ile anlaştım. Çöp şişçide yediğin çöp sislerin çöpleri tabakta kalıyor sayıyorsun öyle para ödüyorsun. Salata ve ayran dahil. Yemekten sonra futbolcuların tabaklarındaki çöpleri saymaya başladık. Say say bitmiyor. Futbolcular tam 949 adet çöp şiş yemiş. Cebimdeki bütün paramı verdim, hiç param kalmadı. Birde Ramazandı. Ben oruçtum. Oranın patronuna 'Sevabına yarım ekmeğin içine biraz şiş koy, bir de ayran ver de ezan okuyunca orucumu açayım' dedim… Gece yarısı Afyon'a geldik. Yine futbolcular yemek için otobüsün etrafında dolaşmaya başladı. Ben yalandan uyuyormuş gibi yaptım. Çünkü fabrikada işçiydim ve bütün maaşımı çöp şişçiye vermiştim… Gece yarısı tesislere geldik, eve gidecek param yok. Orada yattım. Hayatımda unutacağım bir anı oldu.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

KAYA AYDIN

Babadan oğula bizim sevdamız

Hiç bitmeyecek sevdamız! Ben emekli astsubayım. Senelerdir o yer senin bu yer benim 1987 yılından 2012 yılına dek (1993'den itibaren eşim ile 1995'den itibaren de eşim ben ve oğlum ile) gitmediğimiz yer kalmadı. Farklı illeri görmeyi Es Es'im sayesinde de tattım. Hiç unutamadığımız birçok deplasman anımız olmuştur… Bu fotoğrafı sanırım siz çekmiştiniz. Bu sezonki Giresunspor maçında. Bu tabloyu her Es Es'liyim diyen yaşamıştır. Bu fotoğraf çok şeyler barındırıyor. Hüzün, keder, sevda… Biz ve çevrem naçizane yeri geldiğinde fazlasıyla yeri geldi elimizdekini bölüşerek Es Es'e katkı sağlamaya çalışıyoruz. Katkıların yetersiz olacağını bile bile taş bastık yüreğimize ama yine de yılmadık. Oğlum da bir tarafından tutmaya çalıştı kendi imkanıyla. Neticede üniversite öğrencisi ne yaparız deyip bir şeylere el attılar. Dedesine forma almasını sağlaması, ilkokullarda katıldığı boya badana faaliyetlerine kadar… Bir gün üye ol Es Es'ime baba dedi. En büyük acım, eksikliğimdi. Ama fazla maddi imkanım olamadığı için yine bağrıma taş bastım, oğlumu üye yaptım kulübüme. İşte babadan oğula sevda budur…

-------------------------------------------------------------------------------------------

ONUR CANKAZ

Ayakkabıyı bir fırlattı!

1995-96 sezonuydu. Eskişehirspor-Kocaelispor maçından saatler önce dört arkadaş stadın arkasında top oynayıp maç saatini bekliyoruz. Sadece bilet alacak kadar paramız var. Ayder tribünündeyiz. Kalabalıktan maçı bile zor izliyoruz. Saffet'in iki ve o zaman ki adı Dobrowski olan Kaan Dobra'nın golleriyle 0-3 gerideyiz. O maçta tribünden bir abimiz sinirinden ayakkabısını fırlatıyor rakip korner kullanacakken. Ayakkabı topa isabet ediyor. Faruk da gidip topu yerine koyuyordu. Öyle bir kalabalık yoktur. Maçtan boynumuz büyük ayrılmıştık. Stadyumdan çıkıp 7-8 kilometre yürüyüp eve döndük. O ayakkabının topa isabet etmesi hala gözlerimin önünde…

Editör: TE Bilisim