Ülkemizde varlığını her noktada hissettiren en büyük varlık devlettir. Devlet hayatımızın her kademesinde adeta ensemizde boza pişiyor. Aldığımız nefesten yediğimiz ekmeğe kadar kurduğumuz arkadaşlıklardan ailelerimize kadar devlet her yerde. Bu ne kadar doğru? Aslına bakarsanız gerçek demokrasilerde asla yeri olmayan bir durum. Demokrasinin işlediği bir sistemde toplumsal ve sosyal hayatımıza devletin en az hatta hiç karışmaması en doğru olanıdır. Devletin varlığı da demokrasiye bağlıdır. Demokrasinin olmazsa olması halkın dediğinin yapılması ve hayata geçirilmesidir. Halk iradesi en üstün olan şeydir. Yasama yargı ve yürütme söz konusu iradenin oluşabilmesi için bağımsız bir şekilde kuvvetler ayrılığını oluştururlar. Ancak son yıllarda ülkemizde yaşananlar devleti de demokrasiyi de kuvvetler ayrılığını da tartışmalı hale getirmiştir. İtibarsızlaştırılmaması gereken kurumlar darbe üzerine darbe yemiş kimin doğru söyleyip kimin yalan söylediği anlaşılmayacak şekilde algı operasyonları yapılmıştır. Bunu sorgulamaya, araştırmaya kalkanlar devlete karşı gelmekten kovuşturmalar takibatlar yaşamışlardır. Ve toplumda konuşmadan biat etmek geleneği gelişmeye ve her geçen gün kendini daha fazla hissettirmeye başlamıştır. Yaşanan tüm bunların sorumlusu başta yürütme yetkisini elinde bulunduran hükümet olmak üzere siyasi partilerdir. Demokrasiye inanmayan genel başkanlarının delegeyi delegelerinde aynı genel başkanı seçtikleri traji komik hal almış siyasi partilerden daha fazla ne beklenir ki? O nedenledir ki 7 haziran seçim sonuçları siyasi partilerce yeteri kadar hazmedilmemiş özellikle hükümet ve onun cumhurbaşkanının büyük uğraşları sonucu yeni hükümet kurulmamış ve 90'lı yılları bile aratan terör ve kaos ortamına geri dönülmüştür. Hükümet seçimi kazanıncaya kadar seçime devam edilecek sanırım. Bu ortamda 1 Kasım seçimlerine gidiyoruz. Her partide bir seçim yılgınlığı olduğu göze çarpmıyor değil. Hepside bitse de gitsek modunda. Buna rağmen tüm siyasi partiler tekrar seçim beyannamesi hazırlamakla meşgul. Çoğunun beyannamesi 7 Haziran seçimlerdeki ile aynı olacak olsa da tekrar açıklayıp vaatlerde bulunacaklardır. Burada dikkatinizi çekmek istediğim şudur, anket şirketleri yaptıkları araştırmaları kamuoyuyla paylaşıyorlar. Takip edenler fark etmişlerdir 7 Haziran seçimlerinden farklı bir sonuç ortaya çıkmayacak gibi gözüküyor. İşte siyasi partilerin görevi şu dönemde burada başlıyor kendilerine oy istedikleri insanlara şayet sonuçlar aynı çıkarsa nasıl davranacaklarını net bir biçimde duyurmalı ve bunu tüm kamuoyu bilmelidir. Seçim beyannamesine de açıkça yazılmalıdır. Tekrar aynı açıklamalarla Türk toplumuna dejevu mu yaşatacaklar yoksa hiç yaşanmamış gibi her şey sil baştan mı olacak? Ülkemizin seçmeni bilinçli ve sezgi kabiliyeti olan insanlardan oluşmuştur. Şayet siyasi partiler demokrasinin işlevselliğini ve devletin varlığının devamını istiyorlarsa sorumluluk almalı ve halkı aldatacak demagojik laflardan uzak durarak ne yapacaklarını anlaşılır, kısa ve net bir biçimde toplumla paylaşmalıdırlar. Bunları yaparlarsa kendi seçmenlerinin enselerinde boza pişirilmesine izin vermeyecekleri gibi demokrasinin işlemesine de büyük katkı sağlayacaklardır. Aksi takdirde devlet de demokrasi de en fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde güzel bir hayalden başka bir şey olmayacaktır.