Namaz, Rabbimize teslimiyet ve kulluğumuzun en özel ve en güzel tezahürlerinden biridir. Namaz, huzura varmaktır. Huzura durmaktır. Huzuru bulmaktır. Mümin için özlemle beklenen bir vuslattır namaz. Günde beş defa Rabbimizle buluşmaktır. Bu buluşmanın başlangıcında Allah'ın büyüklüğünün tasdiki olan 'Allahu Ekber' ifadesi, yani başlama tekbiri vardır. Ellerin kulak hizasına götürülmesi, Allah'ın rızasına mani olan, dünyaya ait ne varsa arkaya atıldığının ifadesidir. Kıyam, sadece Allah'a yönelişin ve istikamet üzere duruşun simgesidir. Kıraat, kendi ayetleriyle Rabbimize gönülden niyazımızdır. Rükû ve secde, Allah'a kulluğun zirvesine çıkmaktır. Selam, hem kendimiz hem de omuz omuza, gönül gönüle verdiğimiz kardeşlerimiz için esenlik ve huzur dilemektir.
Kerim Kitabımızda namazın sevdalısı olan müminler ne kadar övgüye layık görülmekteyse namazı kaybedenler, namazı zayi edenler de o kadar yerilmektedir. Namazlarının hakkını verip yücelenler ne kadar rahmetle müjdelenmekteyse, kendini bu büyük nimetten mahrum bırakanlar da o kadar uyarılmaktadır.
Kur'an-ı Kerim'de bir de namaz kıldığı halde tenkit edilenler vardır. Onlar, namazlarında gevşeklik gösterenlerdir. Namazlarının, kendilerini kötülükten alıkoymadığı kimselerdir. Namazlarını şuurla, samimiyetle kılmayanlardır. Namazlarına riya ve gösteriş karıştıranlardır. Namazın bir külfet değil, bir nimet olduğu bilincinden yoksun olanlardır.
Biz namazı muhafaza ettiğimiz sürece namaz da bizi muhafaza eder. Biz namazı koruduğumuz sürece namaz da bizi korur. Namaz, bizlerden asla cömertliğini esirgemez. Yeter ki bizler kendimizi namazdan esirgemeyelim. Namaz, bizleri yüceltmekten asla geri durmaz. Yeter ki bizler namazımızı samimiyetimizle yüceltelim. Namaz bizlerden asla uzaklaşmaz, bizleri Rabbimize yakınlıktan mahrum bırakmaz. Yeter ki bizler namazdan uzak durmayalım. Bütün bunlara rağmen bugün bizler, hayatın akışına kendimizi öylesine kaptırıyoruz ki; namazlarımızı ya vaktinde eda edemiyoruz ya da terk ediyoruz. Oysa Peygamberimiz (s.a.s), namazın en faziletlisinin vaktinde kılınan namaz olduğunu belirtiyordu. Güzide müezzinine 'Kalk Ya Bilal! Bizi namazla ferahlat!' Ebû Davud, Edeb, 78. buyurarak hayatın yoğunluğunu namazla hafifletiyordu. Yorgunluğunu namazla gideriyordu. Namazla huzur buluyordu.
Öyleyse geliniz. Hep birlikte kendimize şu soruları soralım: Biz namazlarımıza, namazlarımız da bize sahip çıkıyor mu? Geciktirdiğimiz, geçiştirdiğimiz namazlarımızın pişmanlığı, yüreğimizi sızlatıyor mu? Namazlarımız, bizi Rabbimize bağlayan vuslat ve muhabbet köprüsü mü? Kötülüklere karşı bizleri koruyan bir kalkan mı namazlarımız?
Yüce Rabbimiz, bizleri namazlarıyla yücelenlerden eylesin. Bizleri namazlarıyla arınan, rızasına ulaşan, ebedi nimetlerine kavuşanlardan kılsın. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Editör: TE Bilisim