HABER: MELTEM KARAKAŞ

İki gün önce Erenköy Mahallesinde yaşayan Iraklı ve Suriyeli mülteci aileleri ziyaret ettim. Hepsi Odunpazarı Belediyesi'nin Aşevinden günde bir öğün yemek alıyorlar. Önce Aşevi'nin önünde mülteci kadınlarla sohbet ediyoruz. Hepsi anlatıyor sırayla yaşadıkları sıkıntıları. Fakat içlerinden Fatma'nın yarım kalan bir yol hikayesi var.

ARABANIN ÖNÜNÜ KESTİLER
Fatma, iki çocuğu ile şeker bayramının birinci günü Türkiye'ye giriş yapmış. Fatma sekiz ayda gelebilmiş. Çok çaresiz. Çünkü Türkiye'ye gelirken dört çocuğu ve eşinin bulunduğu aracın önü IŞİD, tarafından kesilmiş. Onlar da Suriye'de kalmış. Fatma, tek isteğinin ailesine kavuşmak olduğunu söylüyor ve anlatıyor, '10 kişiyiz şuan evde. Kaçakçıya verdik bütün paramızı. Dört çocuğum ve eşim bir araçtaydı. Ben ve iki çocuğum başka bir araçta. Irak'tan Suriye'ye geçtik. Orada IŞİD, arabaların önünü kesti. Eşimin olduğu araba kaldı orada. Benim bulunduğum araç geçebildi. Çocuğum iki yaşındaydı. Emiyordu. Şimdi onlar orada ağlıyor, ben burada. Yanımda hiçbir şeyim yok. Abimgilde kalıyorum. Onların kıyafetlerini giyiyorum. Bacağım yolda dağa tırmanırken yaralandı. Sarılı. Ne kıyafetim var ne param' dedi.

KADINLAR DİKİŞ MAKİNESİ İSTİYOR
Kadınların en çok istediği şey çamaşır makinesi ve dikiş makinesi. Çünkü evlerde kalabalık yaşıyorlar. Ellerinde yıkarken çok zorlanıyorlar. Sürekli olarak da kıyafet alamadıkları için 'Bir dikiş makinemiz olsa yırtılan, sökülen elbisemizi dikeriz, tamir ederiz' diyorlar.



TEKERLEKLİ SANDALYE İSTİYORUM
Diğer bir hikaye ise Muhammed'in hikayesi. Evlerine gidiyorum. Evde 9 kişi… Irak'tan gelen bir aile. Yaşlı bir kadın, kız kardeşler, bir anne, iki çocuk ve yatalak bir baba. Babanın adı Muhammed. Eskişehir'e 10 Ekim 2016'da gelmişler. Irak'ta elektrik teknisyeniymiş Muhammed. Çalışırken iş kazası geçirdiği için sakat kalmış. Bu sebeple belden aşağısı tutmuyor. Türkçesi iyi olmadığı için kız kardeşi Fatma çeviri yapıyor. Muhammed'e en çok ne istediğini soruyorum. Cevap verirken çok tedirgin, hissediyorum. Şarjlı tekerlekli sandalye ve yetişkin bezi istiyor. Ameliyat olması gerekiyormuş fakat maddi güçleri olmadığı için olamamış. Bir şey boğazıma takılıyor sanki ama soru sormaya devam etmem gerektiğini düşünüyorum, arka arkaya yutkunuyorum. Konuşmaya devam ediyoruz.

GÖZLER DOLUYOR, YÜZLER KAPANIYOR
Neler yaşadıklarını merak ettiğim için geliş hikayelerini soruyorum. Fatma'nın gözleri doluyor önce yüzünü kapatıyor, parmak uçlarıyla göz çukurlarına bastırıyor. Çünkü ablası orada kalmış ve haber alamıyorlarmış. Ama devam ediyoruz. Çünkü biliyoruz, onlar anlatmalı, ben ise yazmalıyım. Sonra da Muhammed, o yataktan kalkmalı günlük hayatın içine karışmalı. Çok zor olmuş Türkiye'ye gelmek. Kaçakçılara bütün paralarını vermişler neredeyse. Muhammed yürüyemediği için iki arkadaşı yardım etmiş. Bazen sürüklemişler bazen de sırtlarına alıp taşımışlar. Günlerce yürümüşler, dağlara tırmanmışlar. Aç, susuz kalmışlar ama yeni bir yaşam için her türlü engeli aşmışlar.

ORADA ÖLÜM VAR
Savaş bitince Irak'a gidip gitmeyecekleri konusunda ise kararsızlar. Çünkü çok korkuyorlar. Bir ablaları orada kalmış. 'Savaş bitmeden dönemeyiz. Açlık var, ölüm var, elektrik yok, su yok orada' diyorlar.



ÇOK KÖTÜLÜK GÖRDÜK
Son zamanlarda mültecilere karşı toplumsal bir tepki oluşmaya başladığını görüyoruz. Birçok kişi onların ülkesine dönmesini ve savaşmasını istiyor. Bunları sorduğumuz mülteciler ise, 'Üzülüyoruz. Biz çok kötülük gördük. Aç kaldık, susuz kaldık. Ölümler gördük. Savaş çok kötüdür. Türkler hiç özlerinde savaş görmesin. Biz istemeyiz savaş görsünler. Allah kimseye göstermesin' diyor.

SAVAŞ, KANAYAN YARA
İnsanlığın kanayan yarasıdır savaşlar. 15 Mart 2011'de başlayan Suriye'deki iç savaş, çok sayıda insanı ülkesini terk edip, hiç bilmediği memleketlere gitmek zorunda bıraktı. Eskişehir de mültecilerin bir kısmına ev sahipliği yapıyor. Her ne kadar toplumun bir kesimi onları istemediğini söylese de, büyük bir çoğunluk da onları misafiri olarak görüyor ve yardım elini uzatıyor.

ŞÜKREDİYORLAR
Eskişehir'in en eski mahallelerinden biri olan Erenköy Mahallesi için, şehrin en çok mülteci barındıran mahallesi diyebiliriz. Savaş, yoksulluk, açlık, ölüm gibi sebeplerle Irak'tan, Suriye'den, Afganistan'dan Eskişehir'e çok zor şartlarda gelen mülteci vatandaşlar, aynı zor şartlarda Türkiye'de yaşamaya devam ediyor. Ama birçoğu da sadece nefes aldıkları ve hayatta oldukları için şükrediyor.



KARDEŞLERİM ORADA KALDI
Parası olmayanların oralarda kaldığını anlatan kadınlardan biri, 'Iraklıyım. Bir sene oldu buradayım. Biz de savaştan kaçtık. Suriye'den çok para verdik kaçakçıya. Gelirken çok zor oldu. Aç kaldık, yayan yürüdük günlerce. Ama Allah razı olsun Türkiye'den. Bize yardım eylediler. Şimdi dönmek istemiyoruz. Kısmetse savaş biter öyle gideriz. Uçak vuruyordu, bomba vuruyordu. Çok kötü şeyler gördük. Adamalarımız öldü orada. Bir bacımın kocası, bir ablamın oğlu öldü orada. Yemek yok, su yok, elektrik yok. Dışarı çıkamıyorduk. Kadınlara yasaktı her şeyler. Parası olmayanlar kaldı Irak'ta. Kardeşlerim orada kaldı' diyor.

BOMBOŞ BİR EVDE YAŞIYORLAR
Altı ay önce Eskişehir'e gelen Fehmi ve Lüpne ise bomboş bir evde yaşıyor. Evlerinde hiç eşya olmayan Fehmi ve Lüpne'nin üç ve dört yaşlarında iki tane de çocuğu var. Tek istedikleri yaşayabilecekleri zorunlu ev eşyalarına sahip olmak.



Editör: TE Bilisim