Biz çocuktuk o zamanlar.

Henüz daha siyah beyaz televizyonlar vardı evlerde.

Anlayacağınız hayatımız henüz iki renkten oluşuyordu: Siyahtan ve beyazdan…

O siyah beyaz televizyon da her evde yoktu; çoğu insanın hayatı yalnızca siyahtan oluşuyordu.

Ülkede ne olup bittiğinden habersiz, karanlık bir dünya…

***

Televizyonla birlikte Levent Kırca'yı tanıdık.

TRT ekranlarında…

Bir reklam filmiydi.

Gövdesi başına kadar toprağa gömülüydü.

Yalnız başı dışarıdaydı.

Kulakları, kaşı, gözü, burnu, ağzı…

Her yeri ayrı oynuyordu.

Ve insanı şaşkınlığa uğratacak kadar anlamlı mimiklerdi.

Her şeyi başıyla anlatıyordu!

***

Sonra hızla yaygınlaştı televizyon.

Günümüzün cep telefonu gibi…

Günümüzde nasıl ki cep telefonu olmayan kalmadıysa o dönemde de televizyonu olmayan kalmadı.

***

Derken, tek partili, sınırlı demokrasinin olduğu yıllardan çok partili, sınırsız demokrasinin olduğu (en azından bunun hayal edildiği) yıllara geçildiği gibi tek kanallı TRT yıllarından çok kanallı yıllara geçildi.

Ve televizyon ekranları renklendi.

Bizim de hayatımız renklendi teknolojiyle, demokrasiyle birlikte.

***

Sonra ne olduysa oldu!

Onca renge rağmen hayatımız yine siyah beyaza döndü.

Çoğumuzunki karardı!

Pek çok şeye yayın yasağı geldi.

Levent Kırca da yasaklandı.

Oyunlarına, skeçlerine televizyonlarda yer verilmedi.

***

Sonunda yine bir iki televizyon kanalına kaldık.

Şehit haberlerine…

10 Ekim katliamına dahi kulak asmadan; lüks yaşama özendiren dizilere, 'Bu Benim Tarzım' yarışmalarına devam eden…

İnsanları aptal yerine koyacak kadar gerçek dışı, taraflı yayın yapan kanalları saymazsak tabi.

***

Levent Kırca gibi sanatçılar dünyaya yüz yılda bir gelir.

Onun da garantisi yoktur, ya gelir ya gelmez.

Gelirse bizim ülkemize mi gelir?...

Hangi ülkeye gelirse o ülke, o ülkenin o yüzyıl insanları şanslıdır.

***

Biz ona davalar açarak, onun çalışmalarına gizli yayın yasağı getirerek bu şansı kaçırdık.

Ama bu bizim huyumuz.

Biz, Nobel Edebiyat Ödülünü almayı başarmış tek yazarını taşlı sopalı linç etmeye kalkışmış…

Nobel Kimya Ödülünü alan bilim insanı hakkında ileri geri konuşmuş bir milletiz.

Huyumuz kurusun!

Can çıkar huy çıkmaz!...