Bilinmeyen numara! Telefonu açıp açmamakta tereddüt ettim.

Bilinmeyen numara yazdığına göre telefonun ekranında, arayan tanımadığım biri.

O zaman?

Ya yanlış numara…

Ya reklam…

Ya da neyse ne!

Telefonu açmaya lüzum yok!

***

Biraz sonra yine aradı.

İnsanlarda nezaket diye bir şey kalmamış.

Telefonunu açmıyorsa aradığın kişi, bir daha aramazsın.

Yarım saat sonra yine…

Yok artık!

Üçüncü kez arayınca açtım telefonu.

“Abi niye açmıyorsun telefonunu?” dedi.

Hadi bakalım!

Hesaba çekiliyoruz.

“Bilinmeyen numara olunca…” dedim. “Kiminle görüşüyorum?”

“Ben Balıkçı İhsan.”

“Balıkçı İhsan mı?”

“Evet abi. Ben balıkçı İhsan.”

“Sizi tanıyor muyum?”

“Yok abi tanımıyorsun. Nereden tanıyacaksın beni?”

Şaşırdım.

“Eee?”

“Abi sen beni tanımıyorsun da, ben seni tanıyorum,” dedi.

“Nereden tanıyorsun beni?”

“Ben seni yazılarından tanıyorum abi,” dedi. “Abi niye öyle yazdın?

“Neyi niye öyle yazdım?”

“Abi biz dangalak mıyız?”

“Nereden çıktı şimdi bu?”

“Öyle yazdın işte abi. Senin yazdığın gibi biz de soğuk pilava kaşık sallayanlardanız. Kaderimiz buymuş abi, ne yapalım? Karı bizi bırakıp gitti. O günden beri... Makarnaya talim ediyoruz. Bir gün salçalı makarna, bir gün yoğurtlu makarna, bir gün sade makarna. Sen hiç hamsili makarna yedin mi abi?”

“Hamsili pilav değil miydi o?”

“Yok abi, pilav ince iş. Pirinci kavuracaksın, evireceksin çevireceksin… Zor iş o. Çık gel bir gün abi, misafirim ol. Hamsili makarna, yanında kırmızı şarap? Keşke öyle yazmasaydın abi be. Allah seni inandırsın, hiçbir zaman elimi bile kaldırmadım ona; kötü bir söz söylemedim; bir dediğini iki etmedim; her sabah, işe giderken az çok para bıraktım eve canı ne istiyorsa alsın diye. Yine de bırakıp gitti beni. Balık kokuyorsun, dedi de başka bir şey demedi. Her gün yıkanayım istiyordu. İşten sonra arkadaşlara takılıyordum icabında, gece sabaha doğru geliyordum eve. O saatte… Zaten yorgunluktan anam ağlamış bütün gün.  Bir de soyun dökün gir banyoya o saatte…”

“Biraz işim var,” dedim. “Telefonu kapatmam gerekiyor.”

“Ne işin var abi?” dedi. “Yazı mı yazacaksın?”

Tabii canım! Başka işimiz yok, yedi yirmi dört yazı yazıyoruz!

“O zaman ben seni sonra arayayım abi, sen bu numarayı kaydet,” dedi.

“Tamam tamam,” deyip telefonu kapattım.

Telefonu kapattıktan sonra, öylece kaldım.

Bir süre kendime gelemedim.

Sonra telefon numarasını kaydettim.

Engellenenler listesine!

Neydi şimdi bu, dedim kendi kendime.

Ya ben hayal görüyordum ya da biri benimle dalga geçiyordu.

Yine de…

Bir daha öyle, insanların üzerine alınacağı yazılar yazmak mı?

Hayır!