Öğretmenliklerinin ilk yılıydı.

Üç genç öğretmen Cemal Dağları'na sırtını dayamış bir köyde, 50 m2'lik lojmanda yaşıyordu.

Acemi günlerin ukalalığı ile 'Bu ne yaaaa!' tarzı sitemlerle, bir önceki yıl aynı lojmanda tek başına kalan meslektaşlarının çaktığı çivileri sökmüş, duvarları onarmış, badana yapmışlardı.

Gerekli donamıma sahip olmayınca kazın ayağının öyle olmayacağı daha ilk günlerden yüzlerine şamar gibi vurdu.

Ceketi çıkarınca ne yapacaksın? Ya havlu ne olacak? Gömleğe, pantolona yer gerekli. Ya sabah çıkardığın pijamalar…!

Dolap yok, çekmece yok, askı yok!

Bu yöredeki hizmete geçici gözle baktıklarından, hiçbirini almaya gerek yoktu.

Her ihtiyaç olduğunda, elde çekiç ve çivi duvara yanaştılar.

Üstelik çıkarılan her çivinin yerine üç çivi…

Pijamalara üç çivi, ceketlere üç çivi, gömleklere üç çivi, pantolonlara üç çivi, havlulara üç çivi…

Böyle sürdü gitti.

Kısa sürede sökülen çivilerin yerlerini sayıca üç kat fazlası aldı.

İhtiyaçları olan kabul edilir nitelikte eşya edinmek yerine, şikayet ettikleri öncülün yolunu izlemeye başlamışlardı.

***

Eleştirmek, pervasızca fikir yürütmek kolay!

Olayı yaşamak ve zamanın ruhunu yakalamak gerek.

Kendini yenilemek iyi bir anlayış,

Ancak eskiyi yıkıp aynısını yapmak değil; değiştirmek, yerine makul olanı, doğru olanı koymak gerekir.

***

AKP iktidarı askeri vesayete karşı söylemleriyle parlatılmıştı. Darbeci zihniyetlerle hesaplaşacağını söylüyordu.

Toplumda bazı yurttaşların ötekileştirilmesine karşıydı.

Adalet ve liyakat söylemleri vardı.

'İnsan haklarından, özgürlüklerden yanayım' demişti.

Kapitalizmin batıcı koluna karşı söylemleriyle albenisini arttırmıştı.

Duvara çakılmış tüm vesayet çivilerini (!) sökeceğini vaat etmişti.

***

Zaman geçti.

Darbeci dedikleri kişilere karşı Ergenekon, Balyoz vb. kumpaslarla süslenmiş yargılamayı yapanların 15 Temmuz darbe girişimi bir kasırga gibi yurdu sardı.

Şimdi ülkenin geleceğini karartmaya kalkışan bu darbeci FETÖ ile mücadele sürüyor. Görünürde sağın sağla yaptığı bir kavga izleniyor ortalıkta.

Ucundan kıyısından dokunanların bile tasfiye edilmeye çalışıldığı dumanlı ortamda; cemaatin göbeğinden gelen yandaşlar dururken,

Ne olduğunu anlamaya çalışan, kenardan izleyenlerin üzerine,

Bilerek ve isteyerek çamur sıçratma yarışı başladı.

Marksist solcu, sosyal demokrat, milliyetçi ve Kemalist muhalif kategorisine aldıkları kim varsa, aklın mantığın alamayacağı gerekçelerle gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, mesleklerinden uzaklaştırılıyor.

Basın, aydınlar, sivil toplum örgütleri, muhalif tüm kesimler susturuluyor.

Kendilerini iktidara taşıyan özgürlük şarkıları söylenmiyor artık.

***

'İnsan hakları ve özgürlük' deyince aklına sadece 'başörtüsü' geliyorsa,

'İmam-hatip' ve 'İlahiyat' kökenli olmak tek 'liyakat' sayılıyorsa,

'Adalet' sadece 'dindar kesimin hakları'nın korunması sanılıyorsa,

'Eğitim'den, sorgulayıcı değil 'biat eden birey' isteniyorsa,

Darbe karşıtlığının evrensel tanımı ne kadar uygulanabilir ki?

***

Yaşananlar, ister istemez 'darbe girişimine kalkışanlara karşı mücadele edilirken, üstü örtülü başka tür bir darbe mi gerçekleşiyor acaba?' sorusunu akla getiriyor.

Darbe zihniyetine karşı demokratik taleplerin karşılanması yerine; 14 yıl öncesinden, mutlak iktidara yükselirken 'tu kaka' diyerek ülkenin duvarlarından söktükleri her 'bir çivinin yerine',

Sivil vesayetlerini pekiştiren 'üç çivi çakıyorlar' gibi!