Haliyle siyaset, amaç değil bir araçtır.
Toplumların, özgür, eşit, refah ve özgürlük içinde yaşamalarını sağlamayı amaçlar.
Bunları sağlamak için devletin, nasıl kararlar alması gerektiğini ve bunları nasıl uygulayacağını belirlemektir bütün amaç.
Bu, kısa ve beylik tanımlamadan sonra, 16 Nisan referandumunda onaylandığı varsayılan anayasa değişiklik maddeleri ile neredeyse temelinden değişen (değişecek olan) devleti yönetme biçiminin,
Kendini yönetecek erkin, o noktaya nasıl geleceğini de belirleyeceğini varsayabiliriz.
Yani,
'İktidar olma biçimi' artık değişmiştir…
Genç kuşak siyasetçilerin buna adapte olmaları nispeten daha kolay olacaktır kuşkusuz…
Hatta henüz siyasetin içine giremeyecek yaşta olan nesil için de adaptasyon çok zor olmayacak…
Ancak,
1960'lardan, 1970'lerden beri, hem aktif siyasetin içinde olanlar, hem de siyaseti dışarıdan izlese bile muhatabı olanlar için, bu uyum sağlama süreci çok kolay olmayacak…
Hülasa,
Kademelendirmek mümkün gibi görünse de, yeni iktidar olma modeline uyum sağlamak ve toplum için hangi yöntemin daha etkileyici ve değiştirici olacağını anlayabilmek zaman alacak…
***
Bir kere, 'Hükümet' kavramı, ki hükmetmekten ve hüküm vermekten geliyor, değişiyor…
Artık parti iktidarları değil, tek kişi iktidarı olacak…
Partiler, henüz belli olmayan bir modelle cumhurbaşkanı adaylarını belirleyecekler…
'Belli olmayan model' diyorum, çünkü örneğin ABD'de, başkanlık yarışı önce partinin içinde başlıyor.
Yarışın ilk bölümü, 'partinin adayı' olabilmek için veriliyor…
Peki bizde nasıl olacak?
Milletvekili belirler gibi, merkez yoklaması ya da önseçimle mi?
Yoksa,
2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi, (AKP'de aday zaten belliydi, CHP-MHP çatı adayı ise hatırlarsanız Kılıçdaroğlu'nun Bahçeli'nin makam odasında yaptığı 45 dakikalık görüşmesi ile mi belirlenmişti…) keyfi olarak mı belirlenecek yoksa Seçim Yasası ile Siyasi Partiler Yasası'nda yapılacak değişikliklerle aday belirleme biçimi bir kurala ve düzene mi bağlanacak?
Yoksa, aynı milletvekili listelerinde olduğu gibi 3-5 kişinin bilemediniz 40-50 kişinin bir odaya kapanıp karar verme mekanizması işlemeye devam mı edecek?
O zaman şöyle olmayacak mı?
Birileri bize, 'partinin adayı şu kişidir, tıpış tıpış gidip oy verin' diyecek, partili de, hiç içine sinmediği halde (2014'te çatı aday için CHP seçmeninin başına gelen) ya tıpış tıpış gidip oy verecek ya da pikniğe gidip mangal yapacak…
***
'Türk tipi başkanlık sistemi'nin vereceği ilk sınav bence bu olacak…
Yeni sistemde Anayasa, Cumhurbaşkanının nasıl aday gösterilebileceğini belirlemiş…
Diyor ki,
'Başkanlığa son genel seçimde en az yüzde beş oranında oy almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin vatandaş aday gösterebilir.'
Evet, nasıl aday gösterileceği belli,
Ama 'nasıl aday belirlenecek' orası belli değil…
Örnek,
Örneğin ülke çapında yüzde 25-30 arası oyu olan bir parti, (artık o parti hangisiyse) 2019 seçimlerinde aday göstereceği Cumhurbaşkanı adayını nasıl belirleyecek?
Muhtemelen önce, adayı nasıl belirleyeceğini belirleyecek…
Anketle mi, tüm parti üyeleri bazında yapılacak ön seçimle mi, merkez yoklamasıyla mı? Nasıl?
***
Yazının girişinde belirtmiştik, iktidar olma biçimi değişiyor diye…
Ancak son 2-3 gündür, özellikle CHP cenahında görüyoruz ki, siyaset duayeni diye bildiklerimiz bile, eski saiklerle hareket ediyorlar…
Bırakın zihinsel yenilenmeyi, karşı karşıya oldukları gerçeklerin ne denli değiştiğini bile sezinlemekten uzaklar…
Çok şükür, 49'luk blok dedikleri kesimi 14 gün içinde parça pinçik etmeyi başardılar…
Ve bunların elinde 'yüzde 49'luk hayır bloku' 2019'da seçim kazanmayı hedefleyecek öyle mi?
Bırakın parti kimliklerini ve milletvekilliğini, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bile ikinci plana atıldığı böylesine yeni bir süreçte, siyasetin tüm parçalarıyla birlikte yeniden yeni baştan kurgulanması gerektiği çok açık…
***
İktidara giden yol, eskisinden çok daha taşlı, çok daha zor…
Ve bizden hala, kendilerini eski yolda tahterevalli ile taşımamızı bekleyenler acaba şu gerçeği ne zaman görecekler?
İktidarın yolu ve adresi değiştiyse,
Oraya ulaşmayı hedefleyenlerin araçları da yöntemleri de, söylemleri de tepeden tırnağa değişmelidir…