Tarih 28 Aralık 1987…
Yer, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
29 Kasım 1987 tarihinde yapılan genel seçimde seçimi kazanarak kurulan 2'nci Özal hükümetinin programı üzerine yapılan görüşme…
6 Eylül 1987 yılında yapılan referandum sonucu siyasi yasağı kaldırılan Süleyman Doğru Yol Partisi genel başkanlığına dönmüştür…
Demirel, hükümet programı üzerine partisinin görüşlerini anlatmak için kürsüye geliyor…
'Hükümet programına geçmeden önce, bir takım mülahazalarımızı (görüşlerimizi) açıklamak ihtiyacı vardır…' diyerek başlıyor konuşmasına…
Bakın Süleyman Demirel,
TBMM varlığı,, görev ve sorumluluğu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nitelikleri, hükümetin görev ve yetkileri ile o dönemde adı 'Kanun Kuvvetinde Kararname' (KKK), bugünkü ismiyle 'Kanun Hükmünde Kararnameler' (KHK) hakkında neler söylüyor…
***
'TBMM, hürriyetçi demokratik sistemin kalbidir…
TBMM, Türkiye'de hakların ve hürriyetlerin bekçisidir…
TBMM, her şeyin açıkta, aleni, herkesin gözü önünde cereyan etmesinin teminatıdır…
TBMM, mutlaka üstün iradenin üstün müessesesi olduğunu bilerek ve mutlaka evvela kendi yerine ve kendi haklarına sahip çıkarak hareket etmek durumundadır…
TBMM bir kenara itilemez, itilmemelidir de…
Ne TBMM, ne hür basın, ne hür bilim müesseseleri iktidarların ayak bağı değildir. Öyle telakki edilmemelidir de.
İktidarlar, TBMM'nden, hür basından, hür ilim müesseselerinden rahatsız oldukları sürece, hürriyetçi demokrasimizi yürütme imkanı yoktur.
İKTİDARLAR HER REJİMDE VARDIR…
REJİMİ DEMOKRATİK YAPAN HÜR MUHALEFETTİR, HÜR BASINDIR, HÜR İLİM MÜESSESELERİDİR…
Bunlar tümüyle, beraberce bir ahenk içerisinde olmak durumundadırlar…
Hürriyetçi demokrasi, bir ülkenin hükümetinin halkına sadece güvenlik veren, ama güvenlik dışında başka şey vermeyen rejiminin adı değildir.
HÜRRİYETÇİ DEMOKRASİ, HEM MAL VE CAN GÜVENLİĞİNİ, HEM HÜRRİYETİ, HEM EKMEĞİ BERABERCE VEREN REJİMİN ADIDIR…
Hangisini tercih ediyorsunuz, bunlardan birini tercih edin gibi bir tercihle vatandaş karşı karşıya bırakılmamalıdır. Bırakıldığı taktirde rejim rejim olmaktan çıkar, en azından hürriyetçi demokrasi olmaktan çıkar…
***
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir…
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NİN HUKUK DEVLETİ OLABİLMESİ, MİLLET İRADESİ ÜSTÜNLÜĞÜNÜN VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN MUTLAK MANADA KORUNMASINA BAĞLIDIR…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir laik devlettir.
Laik devlet olabilmesinin şartı, hiç kimsenin inançlarından dolayı baskı altında olmamasıdır…
Ve bu ülkede hiç kimsenin inançlarından ve düşüncelerinden dolayı ikinci sınıf vatandaş sayılmamasına bağlıdır…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir sosyal devlettir…
Sosyal devlet, zenginle fakirin arasındaki mesafenin çok büyük olmadığı, daha doğrusu bu ülkenin vatandaşlarının hepsinin ama tümünün insanca yaşama hakkına sahip olduğu ve bu hakkı gerçekleştiren devletin adıdır…
Bir ülkede insanca yaşamaya aykırı düşen durumlar varsa, devlet sosyal devlet anlayışını gerçekleştirmiyor demektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu büyük müessesesi (TBMM) Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukuk devleti olması, laik devlet olması ve sosyal devlet olması vasıflarını mutlaka gözetecektir…
***
Türkiye cumhuriyeti Devleti'nin bu büyük müessesesi bunları gözetirken, gözetmesi gereken diğer bir husus da, parlamento tarihinde parlamentoya hayat veren önemli özelliklerden biri olan vergi tarhı (vergi koyulması) ile tarh edilen vergilerin nereye sarf edileceği hususudur…
Vergi tarhı yani vergi konulması bu müessesenin en birinci görevdir, en başta gelen görevlerinden biridir…
VERGİ KONULMASI HÜKÜMETLERE BIRAKILAMAZ…
Veya vergi konulması hükümet dışında başka müesseselere de bırakılamaz…
Vergiyi TBMM koyar…
Halktan alınan vergilerin nerelere sarf edileceğine de bu müessese karar verecektir. Bunlar Anayasanın da gerekleridir…
Şayet,
Vergi tarhına bu müessese karışmazsa veya vergi tarhında ikinci dereceye düşerse, veya vergi tarhında bazı şeylere karışır bazı şeylere karışmaz durumuna düşerse veya vergi tarhı şeklen bu müessesenin elinde olup da fiilen hükümetlerin elinde olursa veya başka müesseselerin elinde olursa o takdirde bu büyük müessese yetkilerinin bir kısmını yitirmiş, bir kenara itilmiştir.
Bunu şunun için söylüyorum;
Eğer bir ülkenin gelirlerinin yarısına yakını FONLAR adı altında, bu müesseseye uğramadan ya da her şey olup bittikten sonra bu müesseseye uğrayarak toplanıyor ve dağıtılıyorsa, burada bu müessese kendini bir miktar kenara itmiş demektir…
***
Değerli milletvekilleri bu yüce müessesenin yerini koruması konusunda yapacağım ikinci ikaz, KANUN KUVVETİNDE KARARNAMELER (KKK) dir.
KKK fikrini eleştiriyor değilim. Çünkü KKK fikri Adalet Partisi'nin 1969 yılındaki programında mevcuttur.
Yalnız ifrattan tefrite gidilmesini (ölçünün kaçırılması) eleştiriyorum.
KKK'larla her şeyi halledemezsiniz…
BİLHASSA KİŞİ HAKLARIYLA İLGİLİ KKK OLMAZ, OLMAMASI LAZIMDIR…
TEMEL HAKLARI DÜZENLEYEN KKK OLMAZ…
Temel haklar mutlaka meclisin işidir.
AYRICA DEVLET MEMURLARININ, ÇALIŞANLARININ HAKLARINI TANZİM EDEN KKK OLMAZ…
Bunlar, kazanılmış hakları zedeler…
Onun içindir ki, KKK'ları her şeye teşmil (kapsamına alma, genişletme) etmekte, her şeye götürmekte yarar yoktur. Bunu sınırlı götürmek lazımdır.
KKK'lar daha çok ekonomik faaliyetlerin daha çabuk görüşülmesi için düşünülmüştür. Öyle de olmalıdır.
AMA BUNU YANİ KKK'LARI TOPLUMUN HER SAFHASINA TEŞMİL EDERSENİZ O TAKDİRDE İŞİN İÇİNDEN ÇIKMAK İMKÂNI OLMAZ…
***
Söylediğimiz şeyler memleketin hayrına olan şeylerdir, kimse alınmamalıdır…
Tartışılmadığı sürece gerçeği bulmak mümkün değildir…
BU MÜESSESENİN VARLIĞI ASLINDA TARTIŞMAK İÇİNDİR…