2022-2023 sezonuna 'var olup olmama' adına başlayan Eskişehirspor'a şehir dışından destek geldi.
Eskişehir'de 'söze gelince' kuru kuru destek verenler maalesef bugüne kadar ellerini ceplerine sokmadılar.
'Dosya Kapat' kampanyasına katılan Anadolu Üniversitesi Futbol Takımı ile bireysel bağışta bulunanlara bir Eskişehirli ve Eskişehirspor taraftarı olarak teşekkür ediyorum.
500 bin liralık destek geldi
Eskişehirspor Kulüp Başkanı Mehmet Şimşek sosyal medya hesabındanduyurdu.
'Futbol kardeşliktir. Futbol dostluktur. TFF 1. Lig Kulüpler Birliği'nden 250 bin TL, Eyüpspor'dan da 250 bin TL maddi destek gelmiştir. Toplam 500 bin TL maddi bağışı Trabzonspor Kulübünün hesabına yatırarak Eskişehirspor'un yaşaması için destek olacaklarını açıklamışlardır.'
1. Lig Kulüpler Birliği Başkanı ve Eyüpspor Kulübü Başkanı Murat Özkaya, 'Eskişehirspor'un durumu bizleri çok üzüyor. O yüzden sahip çıkma gereği duyduk. Eskişehirspor yok olmasın, hep yaşasın' dedi.
* * *
Murat Özkaya'nın söz sözleri çok anlamlı.
'Eskişehirspor yok olmasın, hep yaşasın'.
Bakın bu sözleri Eskişehir'le hiç alakası olmayan, geçmişte Siyah-Kırmızılı Kulübün rakibi olan bir kulübün başkanı söylüyor.
Eskişehirli sanayiciler, iş adamları, ticaret erbabı insanlar da Eskişehirspor yok olmasını izliyorlar.
Geçtiğimiz günlerde de Yeşil İnci Alpagut Sümerspor Kulübü de 22 bin lira bağış yaptı.
Türkiye'nin Washington BüyükelçisiMurat Mercan, MHP Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak 6'şar biner lira ile kampanyaya destek verdiler.
Peki diğer milletvekillerimiz başta Nabi Avcı, Emine Nur Günay, Harun Karacan, Jale Nur Süllü, Utku Çakırözer ve Arslan Kabukçuoğlu Eskişehirspor'u sevmiyorlar mı?
Neden hala duyarsız kalıyorlar?
ESO, ETO, EOSB VE BORSA KAMPANYA YAPAMAZ MI?
Bünyelerinde yüzlerce sanayici iş adamlarını barındıran Sanayi Odası, bu şehrin en büyük STK'sı Ticaret Odası, Organize Sanayi Bölgesi, Ticaret Borsası başkanları birlikte basın açıklaması yaparak kendi bünyelerinde 'Eskişehirspor Yok Olmasın' diye 'Doya Kapat' kampanyasına destek veremezler mi?
Eyüpspor ve 1.Lig Kulüpleri kadar duyarlı olamaz mısınız?
Yoksa gizli bir güç 'Eskişehirspor'a destek olmayın'diye baskı mı yapıyor?
ALPER POTUK 100 BİN LİRA BAĞIŞLADI
Eskişehirspor altyapısında A takıma yükselen ve daha sonra Fenerbahçe'ye transfer olan Alper Potuk, yetiştiği kulübe 100 bin TL bağışladı.
Bu kulüpten yetişen artı kulübe ciddi para kazandırarak Fenerbahçe'ye transfer olan Alper Potuk, kulübe kazandırdığı parayla borcunu ödemiş olsa da, geçtiğimiz yıl da bünyesinden yetiştiği kulübünü unutmadığını göstererek alt yapıya destekte bulunmuştu.
Bugün de kulübün içerisinde bulunduğu duruma duyarsız kalmayarak 100 bin TL bağışladı.
Erkan Zengin bu kulüpte futbol oynadı, sırtında Eskişehirspor'un formasını onurla taşıdı. O da Alper Potuk gibi Eskişehirspor'u unutmayanlardan.
Geçmişte de kulübün zor günlerinde maddi destek verdi. Bugünde 'Dosya Kapat' kampanyasına 26 bin lirayla katılarak büyük jest yaptı.
Eskişehirli iş adamı Ahmet Başal (7Cbasalia) geçen sezon iki kez 100'er bin lira galibiyet primi verdi. Yetmedi maddi destek de bulundu. Takımın deplasman masraflarını karşıladı.
Bu sezonda sıfır otobüs alarak Eskişehirspor'a verdi.
Mevlüthan Karayel 'dosyakapat.com' üzerinden iki gün öncede 2 bin 600 TL bağışta bulundu. Son 1 ay içinde yaptığı bağış miktarı 15 bin TL'yi buldu.
FATİH BATURAYGİL'DEN 50 BİN LİRA
Fatih Baturaygil hem teşekkür etti, hem destek verdi, hem de kampanyaya duyarsız kalanlara 'Ne kadar utanç verici durumdur' diyerek tepki gösterdi ve 'Ben Eskişehir'in sıradan bir esnafıyım bu duruma çok üzülüyorum. Eskişehirspor'a sıradan bir esnaf olarak 50 bin liralık destek sözü veriyorum'dedi.
Satırarası Tiyatro ekibinden DESTEK
Satırarası Tiyatro ekibi Eskişehirspor için harekete geçti. Ünlü Stand-Upçılar Alpay Erdem ve Barbaros Uzunöner, Zübeyde Hanım Kültür Merkezinde 25 Ekim Salı günü Eskişehirspor için sahneye çıkacaklar. Bilet ücreti 130 lira. Tüm gelir Eskişehirspor'a aktarılacak.
SAĞLIK-SEN'DEN KAMPANYA
Sağlık-Sen de üyeleri arasında kampanya başlattı. Eskişehir Şubesi 'Haydi sen de çocuklarımız için 'Koca Çınar'a' destek ol. Hedefimiz Cuma gününe kadar 26 bin lira toplamak' diyerek 'Dosya Kapat' kampanyasına destek verdi.
Birileri hala uyumaya ediyor.
* * *

TRAFİKTE YAYA ÖNCELİĞİ!
Bir sürücü olarak değil eleştirim, bizatihi yaya olarak kendimizi eleştiriyorum. Yayaları koruyup kollamak adına trafikte yaya önceliği yürürlüğe koyulduğundan beri, Yunus Emre ve Atatürk ve Atatürk Bulvarı caddelerinde arapsaçına dönen trafik sorunumuz, iyice düğümlendi.
İnsan sağlığı ve yaşam hakkı önceliği üzerine olumsuz bir kelam etmek haddimize değil. Yayalara öncelik bir yaya olarak da işime gelir ayrıca ve fakat.
Asıl mevzu, insan sağlığını, kuralları hiçe sayarak biz yayaları da tehlikeye atıyoruz, bu konuya dikkat çekmek amaç.
İnsanca yaşamak, insan gibi yaşatmak her platformda ve her koşulda elbette öncelik olmalı…
* * *
İyi de Sayın yetkililer; yayaların akıllarına estikleri gibi caddenin ortasından, kıyısından köşesinden trafiğin içine atlamaları, hiç hoş değil yani.
Sonuç itibarıyla insan sağlığı ise söz konusu olan, araç kullanan insanlarda düşünülmeli bir parça.
Araç sürücüsü önündeki yayaya yol verirken, trafik akışını takip ederken vatandaş bir bakmışsın aracın sağından solundan yolun içine dalıyor.
Yayalara öncelik uygulaması başladığından beri, yaya geçitleri aksesuar gibi kalakaldı yolun ortasında.
Enine geçilmesi gereken yol uygulamadan sonra dikine kullanılmaya başlandı. Yaya aklına estiği gibi kullanıyor caddeyi. Sürücüler kadar, yayalarda trafik kurallarından sorumlu ve uymak zorundalar öyle değil mi?
Işıklardaki boş vermişliğimiz zaten dillere destan, kırmızı ışıkta alıp başını gidiyor insanlar, sanki Adalarda veya Hamamyolunda gezi sefasında vatandaş.
Trafik kurallarında ve işleyişinde sürücülerin denetlendiği kadar, yayalarında denetlenmesi gerekiyor. Eskişehir gibi yol ve cadde olanakları çok kısıtlı kentlerde, bir cadde üzerinden işleyen trafik akışının daha sağlıklı olabilmesi için karşılıklı uyum şart.
Kurallara uyum denetlenirken, yayalarında bu uyuma katkı sağlamaları adına gereği yapılmalıdır diye düşünüyorum. Yaya geçitleri ve ışıklar konusunda yayalara eğitim şart, gerekirse ceza da gündeme gelmeli…
Sorunlar, karşılıklı muhataplarınca gereği yapıldığında, çözümlenir.
* * *

fıkra:

LASTİK
Bir gün İzmir'de arkadaşlarla belediye otobüsünde gidiyoruz. Bizim arkadaş boş yer buldu ve oturdu. Sonraki durakta da eli bastonlu yaşlı bir amca geldi. Arkadaş da gıcıklığına adama yer vermedi. Adam o arkadaşın oturduğu koltuğun yanına geldi ve ayakta arkadaşın yer vermesini bekledi. Fakat arkadaş yerini vermedi. Neyse adamcağızın da yazık, bastonu otobüs hareket ettikçe bir o tarafa bir bu tarafa kayıyor.
Arkadaş dayanamadı ve yaşlı amcaya:
–'Amca bastonun ucuna lastik takarsan kaymaz' dedi.
Adam şöyle baktı, sonra;
–'O lastiği zamanında baban taksaydı şimdi sen olmazdın, ben de orada oturuyor olurdum' deyince bütün otobüs koptu.
Arkadaş o gün bu gündür belediye otobüsüne binmez.
* * *


KISSADAN HİSSE:

YANLIZ SEKİZ DAKİKAN VAR
Hikayede anlatılan efsaneye göre bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar:
'İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma. Ayrıca sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al. Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en mühim şeyi unutma' diyor ve durmadan ikaz ediyordu. Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Yığınla altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla mücevherleri toplamaya başlar. Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur: 'Yalnız sekiz dakikan var...' Sekiz dakika çabuk geçer. Kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır...
Bu sırada çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varır, ama iş işten çoktan geçmiştir. Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak fayda vermez. Kapı bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır. Zenginlik uzun sürmez, ama ümitsizlik hep yaşar. Aynı şey çoğu zaman çoğu insanın başına da gelir.
Bu dünyada yaklaşık 80 senelik ömrümüz vardır ve bir ses daima bize: 'Sakın en mühim şeyi unutma' der gibidir. Mühim olan açık, net bir şekilde bellidir, o da, 'Ebedi hayatı kazanmaktır'.
- - - -
Kaybedilme ve riske sokamayacağımız şeyler: Manevi değerler, doğru inanç, doğru arkadaş, doğru çevre, doğru aile, hakiki dostlar ve sana ayrılan sınırlı hayattır. Maalesef biz en mühim şeyleri çoktan unutmuşa benziyoruz…
* * *