Hayatın bana öğrettiği bir şey var. Eğer başkalarının dertleriyle dertlenen biriyseniz, dünya sizin için gerçek bir cehennem.

Hayat, bize birçok ders verir. Her an, her anı bize bir şeyler öğretir. Ancak, belki de en acı veren ve en derin düşündüren derslerden biri, başkalarının dertleriyle dertlenmenin getirdiği yükü taşımaktır. Çünkü bu dünyada, o kadar çok dert, hüzün ve keder var ki, bazen onların ağırlığı altında ezilmemek imkansız gibi görünmektedir.

Gerçekten de kendi adıma söylemek gerekirse gözlemci bir bilim insanı olarak, dünya sahnesindeki insanlık dramını izlemek beni derinden etkiliyor. Eşitsizlikler, adaletsizlikler, savaşlar, çevre sorunları ve afetler, insan hayatını etkileyen temel sorunlardan sadece birkaçı. Bu sorunların insan yaşamına olan etkilerini anlamak ve bu sorunlarla başa çıkmak için bilimin ışığında yaklaşmak kaçınılmaz hale geliyor.

Örneğin eşitsizlikler ve adaletsizlikler, dünyanın her köşesinde varlığını sürdürmekte. Gelir eşitsizliği, cinsiyet eşitsizliği, etnik köken ve sosyal statü gibi faktörler, insanların hayatlarını belirleyen ve toplumları derinden etkileyen önemli etmenler. Bilim, bu eşitsizliklerin insan sağlığı ve refahı üzerindeki etkilerini incelemekte ve sosyal politikaların oluşturulmasında önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, bilimsel yaklaşımlarla ve bilimsel düşünceyi ön plana çıkararak  bu sorunların köklerini kurutmak mümkün olabilir.

Diğer yandan hepimiz Gazze’de yaşanan insanlık dramını görüyoruz. Savaşlar ve çatışmalar, insanlığın yarasıdır ve yıkıcı sonuçları olur. Savaşlar sadece can kaybına neden olmakla kalmaz, aynı zamanda milyonlarca insanı evsiz bırakır, toplumları parçalar ve ekonomileri çökertir. Barışın sürdürülebilirliği için diplomasi, insan hakları ve demokratik kurumların güçlendirilmesi gibi alanlarda bilimsel yaklaşımlar gerekmektedir.

Çevre sorunları ve afetler ise giderek büyüyen ve onbinlerce yılda şekillendirdiğimiz medeniyetimizi tehdit eden bir sorun haline gelmektedir. İklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi, hava ve su kirliliği gibi sorunlar, insan sağlığını ve yaşamını tehdit etmektedir. Bilim, bu sorunların nedenlerini anlamak ve çözüm yolları geliştirmek için çaba sarfetmektedir. Sürdürülebilir enerji kaynakları, çevresel koruma politikaları ve afet yönetimi stratejileri gibi alanlarda bilimsel araştırmalar, insanlığın geleceği için kritik öneme sahiptir.

Kısaca özetlemek gerekirse, insanlık tarihine baktığımızda, hepimizin ortak bir tecrübe olan acıyı ve ızdırabı görebiliriz. Savaşlar, doğal afetler, hastalıklar, yoksulluk ve daha pek çok faktör, insanların yaşamlarını gölgeleyen gerçeklerdir. Bu zorlu sorunlarla başa çıkmak, dünya sahnesindeki insanlık dramını anlamak ve çözmek için bilimin gücüne güvenmek önemlidir. Bilim, insanlığın karşılaştığı büyük zorluklarla başa çıkmak için bir araçtır. Ancak, bu sorunların üstesinden gelmek için sadece bilimsel bilgiye değil, aynı zamanda empatiye de ihtiyaç vardır ve belki de en dokunaklı olanı, bir başkasının acısını paylaşmak ve onunla empati kurmaktır.

Empati ve insanlık duygusu, insanın en değerli yetilerinden biridir ve toplumumuzun temel taşlarındandır. Başkalarının duygularını anlamak, onların acılarını içselleştirmek ve onlara destek olmak, insani bağlarımızı güçlendirir ve toplumumuzu daha dayanışmacı hale getirir. Ancak, bu değerli özellik bazen bir lanete dönüşebilir. Çünkü sürekli olarak bu acıları ve sıkıntıları taşımak ve sürekli olarak dertlerle dolu bir dünya görüntüsünü belleğinde taşımak, insanın omuzlarını yormakla kalmaz, kişinin kendi yaşamını da olumsuz etkileyebilir. Bu, aynı zamanda kişinin ruhunu da derinden etkiler, kendi iç huzurunu ve mutluluğunu tehlikeye atabilir ve karamsarlığa sürükleyebilir.

Belki de bu durumun bir çözümü vardır. Başkalarının dertleriyle dertlenmekten kaçınmak, insanlık duygusundan mı vazgeçmek anlamına gelir? Belki de bu dengeyi sağlamak için, kendi sınırlarımızı çizmek ve zaman zaman başkalarının dertlerinden uzaklaşmak gerekebilir. Hayatın bize öğrettiği en önemli derslerden biri, dünyadaki acıları ve sıkıntıları görmek, hissetmek ve paylaşmak için var olan insanlık duygusu olsa da, bu duyguyu taşırken kendimizi unutmamak ve kendi iç huzurumuzu korumak da hayati öneme sahiptir. Bu nedenle empatiyi kaybetmemek, başkalarının dertleriyle dertlenirken aynı zamanda kendi içsel barışımızı da korumak önemlidir ve zaman zaman başkalarının acılarından uzaklaşmak, içsel dengeyi sağlamak için de gereklidir.

Dünyanın acı dolu gerçekleriyle yüzleşmek, sadece duyarlı olmakla yetinmekle kalmaz, aynı zamanda eyleme geçmeyi de gerektirir. Bu nedenle eşitsizliklere, adaletsizliklere, savaşlara, çevre sorunlarına ve afetlere karşı mücadele etmek için bir araya gelmek ve değişim için çalışmak zorundayız. Empati duygusu, bizi bir arada tutan güçlü bağlardır ve bu duyguları harekete geçirerek, daha adil ve daha sürdürülebilir bir dünya için çaba sarf etmeliyiz. Bilim, bu mücadelede bize yol gösteren bir araçtır. Eşitsizlikleri anlamak, savaşların nedenlerini çözmek, çevre sorunlarını ele almak ve afet yönetimi stratejileri geliştirmek için bilimsel bilgiye dayalı çözümlere ihtiyacımız var. Yani, bu sorunları çözmek için sadece insanlık ve empatiye değil, aynı zamanda bilimsel bilgiye de ihtiyaç duyuyoruz.

Sonuç olarak, dünya sahnesindeki insanlık dramını anlamak ve çözmek için birlikte hareket etmek ve değişim için mücadele etmek zorundayız. Başkalarının dertleriyle dertlenmek, sadece insanlık duygusunu ve empatiyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda daha adil ve daha sürdürülebilir bir dünya için önemli adımlar atmamızı sağlar. Bu mücadelede bilimin rehberliği ve insanlık duygusunun gücüyle, daha iyi bir gelecek mümkün olabilir.

Özetle hayatın bize öğrettiği ders, aslında bir denge meselesidir. Başkalarının dertleriyle dertlenmek, insanın insani değerlerini ve toplumsal bağlarını güçlendirir. İnsanlık, bu değerlerden yararlanma yeteneğine sahip olduğu ve sorunlardan kurtulmak için bilimi ve empati duygusundan yararlandığı sürece, dünyayı gerçek bir cennete dönüştürebilir. Bilim insanları, politikacılar, toplum liderleri ve her bir birey, birlikte çalışarak daha adil, daha sürdürülebilir bir dünya yaratma yolunda ilerlemelidir. Birlikte çalışarak, daha adil, daha sürdürülebilir bir dünya yaratmak mümkündür.

Herkese sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hafta diliyorum. İyi haftalar.