Oğlanla kız aynı mahallenin çocuklarıydı.

Bebekliklerinden itibaren yaşamları yan yana, kol kola geçti. Sütanneleri bile aynıydı, aynı memelerden beslenmişlerdi.

Çocukluklarında aynı sokaklarda oynadılar. Aynı parklarda gezinti yaptılar. Aynı mekanların havasını kokladılar.

Birlikte güldüler, birlikte ağladılar, birlikte sevindiler, birlikte çiçek topladılar, birlikte taş topladılar.

Aynı eğitimlerden geçtiler.

***

Zaman aktı, zaman geçti.

Büyüdüler, serpildiler, geliştiler.

Birbirlerini beğendiler, sevdiler, aşık oldular.

Araya görücüler girdi.

Söz kesildi; flört, nişan derken evlendiler...

'Beraber yürüdüler tozlu yollarda,

Beraber ıslandılar yağan yağmurda, karda...'

***

Çoluk çocuk derken olgunluk dönemlerine geldiler.

Aralarında aşk azalmış; yerini hayat tecrübesinden edinilen akıl, mantık, hinlik ve hırs almaya başlamıştı.

Günü gelince kaynanalar ve kayın pederler de hakkın rahmetine kavuştular.

Ne olduysa ondan sonra oldu!

Mal, mülk, miras girdi aralarına.

'O senin, bu benim, öteki benim, beriki senin...'

Eh, kardeş olmanın, akraba olmanın hatırı var tabii!

Miras da fena değildi hani.

Paylaştılar, bölüştüler, ortak kullandılar.

***

Dedik ya 'hırs var ya hırs', diye!

Baktılar ki rant çok büyük…

Yakın akrabalar arasında, aile içinde geçimsizlikler baş gösterdi.

Sonra gelin ile damat 'hırgür'e başladı.

Önce dedikodularla birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmeye başladılar. Sonra ağız dalaşı, birbirine kumpas ve tuzak kurma denemeleri başladı.

Günden güne kavga büyüdü aralarında; nefret her geçen gün katlanarak arttı, had safhaya ulaştı.

Karı kocanın geçmişini çok iyi bilen, onlarla iyi geçinen birçok akraba iki arada bir derede kaldı.

Aracı oldular, 'yapmayın, etmeyin' diye diller döktüler; ama nafile..!

Karı koca arasındaki gerilim iyice arttı, sonunda kanlı bıçaklı oldular.

Öyle anlaşarak, dinleşerek değil; baskın basanındır mantığıyla, karalamalarla, kumpaslarla boşanma kararı aldılar.

Boşanmaları bayağı sansasyonel oldu.

***

Ama boşanmakla da ilişkiler bitmedi. Ortadaki rant çok kıymetliydi ve kimse diğeriyle paylaşmak istemiyordu. Birbirini mutlaka alt etmek istiyorlardı.

Biri haklı çıkmak için 'dışarıdan uzak tanıdıklar'ı devreye sokuyor, diğeri 'çocuklar ve yeğenler'i dolduruşa getiriyordu.

Birbirlerine zarar vermeleri kaçınılmaz hale gelmişti.

Bir temmuz gecesi silahlar çekildi..!

***

Geldik bugüne…

Şimdi söylenen tüm şarkılarda,

'Onlara her şey birbirlerini hatırlatıyor...'

Henüz bitmişe benzemiyor.

Bakalım ne olacak?

Nerede ve nasıl bitecek bu evlilik hikayesi?