31 Mart 2024'de yapılacak yerel seçimlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in 6. Kez aday olup olmayacağı merak ediliyordu.
Şehir halkı bu konuda ikiye bölündü.
'Olmalı', 'Yaşı icabı aday olmamalı' diyenlerde var.
Yerel seçimlere 8 ay kalmasına rağmen Büyükerşen'den beklenen 'adayım' veya 'aday değilim' açıklaması gelmemişti.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un, Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığında yerel seçimlere gidilmesi halinde 'Eskişehir de bile kaybedebiliriz' sözlerine kadar.
Başkan Kurt'un, bu açıklamasına tepki gösteren Yılmaz Büyükerşen, Tv100 programcısı Barış Yarkadaş'aşunları söylemişti:
'Bu laflar sürdürülebilir provokasyondur. Hem içeriden hem de dışarıdan CHP'ye ağır bir saldırı var. Tek dertleri de CHP'yi bölmek. CHP'yi bölmeye çalışmak kalleşliktir. Ben orayı kaybederiz burayı kaybederiz tartışmalarına hiçbir şekilde doğruluk payı vermiyorum. Hiçbir şekilde ben bu fikirlere katılmıyorum. Biz Eskişehir'de yüzde 54 ile seçimi aldık. Bu laflar sürdürülebilir provokasyondur. Tek dertleri de CHP'yi bölmek. Eğer CHP bölünürse laikliğe de cumhuriyete de elveda deriz. Eğer biz özgür ve demokratik bir Türkiye kuracaksak bunu birlik içinde, parti bütünlüğü içinde yapmamız lazım. CHP'yi bölmeye çalışmak kalleşliktir'.
KAZIM KURT'UN AÇIKLAMASINDAN
SONRA ADAY OLACAĞINI SÖYLEDİ
Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı 'değişim' adıyla yapılan eleştiriler karşısında genel başkanına sahip çıkarak, 'Ben aslında önümüzdeki dönemde adaylık düşünmüyordum fakat son bu tartışmalardan sonra yeni dönemde de aday olmaya karar verdim. Sokağa çıktığımızda halktan 'bir dönem daha belediyeyi yönetin' baskısıyla karşı karşıyayım. Bu yüzden önümüzdeki dönemde adayım' diyerek bombayı patlattı.
'TEKRAR ADAY OLMAM İÇİN BASKILAR VAR'
Başkan Büyükerşen, CHP Genel Merkezi'nde yaşanan karmaşa sonrası Büyükşehir için aday olmayı düşünmeye başladığını ifade ederken, vatandaşlar tarafından yeniden başkan olması yönünde baskılara uğradığını belirtti.
Yılmaz Büyükerşen'in '2024 seçimlerinde adayım' demesi CHP içerisinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını düşünenlerin hesaplarını bozdu!
Benim de Eskişehir Şubesi Başkanlığını yaptığım Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Merkezi'nde 'Tüzük tadilatı kongresi' için üye arkadaşlarla İstanbul'a gittik.
Perşembe günü döndük.
Aynı gün akşam saatlerinde evimizin ihtiyaçlarını karşılamak için çarşıya indim.
Arkadaşlarla Adalarda zaman zaman buluştuğumuz kafeye uğradım.
Gruptan 4 arkadaşımı görünce yanlarına oturdum.
Bir süre ülke gündemiyle ilgili değerlendirmeler yaptıktan sonra bir arkadaşım, 'Sadi Yılmaz Hoca gerçekten Büyükşehir Belediye Başkanlığına tekrar aday olacak mı?' diye sordu.
'Evet olacağını resmen açıkladı' dediğimde şu cevabı verdi:
'Resmen aday olacağını açıkladığını yerel gazetelerde okudum. O açıklamaya rağmen aday olmayacağını düşünüyordum. Evet şimdi sana bomba haber. Yılmaz Hoca'ya yakın birkaç isimden duydum. Onlar söyledi. Yılmaz Hoca, gerek Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı bırakmasını söyleyenlere gerekse Kazım Kurt'un 'Eskişehir de seçim kaybedebiliriz' sözlerine kızdığı, tepki olsun diye 'adayım' demiş. Aslında tekrar aday olmayı düşünmüyormuş. İddia bana söyleyen arkadaşların. Eğer doğru değilse ben o arkadaşların yalancısıyım.'
* * *
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, gerçekten 2024'deki yerel seçimlerde aday olmaktan vaz geçip geçmediği konusunda net bilgiye sahip değilim.
Blöf mü yaptı? Gerçekten 'aday' olacak mı?
Bunun cevabını en geç aralık ayında öğreneceğiz.
Arkadaşım, aday olmayacağını Yılmaz Büyükerşen'in yakın çevresinden duymuş.
Doğru veya doğru olmaya bilirde.
Ben kendisinin resmen 'aday olmayacağım' açıklaması yapmadan 'Büyükşehir Belediye Başkanlığı' yarışında olacağını düşünüyorum…
* * *

zengindenDAHA FAZLA VERGİ ALINSIN
Türkiye'de zengin ile fakir arasındaki gelir farkı çok fazla. Şili ve Meksika'dan sonra gelir dağılımı adaletsizliğinin en yüksek olduğu üçüncü ülkeyiz.En zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 20'nin toplam gelirden aldıkları pay arasında 8 kat fark olması bir kısmımızın çok zengin bir kısmımızında çok fakir, toplumun tabakaları arasında gelir uçurumunun çok fazla olduğunu gösteriyor.
Gelire göre alınan vergilerden elde edilen para işçiye, emekliye,memura,çiftçiye aktarılırsa, sosyal politikalara harcanırsa hayat standardı yükselir mi, ticaret canlanır mı, fakirlik azalır mı?
ÖTV ve KDV'de yapılan zam, nihai ürün fiyatlarının artmasına yol açtığı için enflasyonun daha da yükselmesine sebep olacak.
Türkiye'de vergi kültürü ve vergi denetimi çok başarılı olmadığı için takip ederek vergiyi toplamaktansa tabana yayarak vergiyi toplamak devletin daha çok işine geliyor.
Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) için çıkarılan yasa ile yükselen enflasyona paralel olarak işçi ve memur maaşlarına yapılan zam, bütçeye yük getiren adımlar olmuştu.
Enflasyonun yarattığı tahribatı kurtarmak için sürekli yüksek oranlı zamlar yapılıyor. Bu oranda maaşlara zam yapılmasına rağmen insanların satın alma gücü yükselmiyor.
* * *
Peki 'Vergi adaletsizliğini körüklemeden ne yapılabilirdi?' sorusuna ekonomistler 'servet vergisini' örnek veriyor.


'Daha fazla kazanandan daha fazla vergi alınacak bir yapıya gidilebilirdi, ikinci evi olandan daha yüksek emlak vergisi gibi. Ya da servet vergisi seçilebilirdi, şirketlerden net aktif vergisi alınabilirdi.'
Vergide adaletsizlik tırmanıyor
Vergi gelirlerinin üçte ikisi büyüklüğe ulaşan dolaylı vergiler, tüm gelirini harcayan, hatta üstüne borçlanarak harcama yapan alt ve orta sınıfları en önemli vergi yüklenicisi yapıyor.
Vergi toplamanın en kolay yolu olan dolaylı vergiler, tüm gelirini harcayan, hatta üstüne borçlanarak harcama yapan alt, orta sınıfları en önemli vergi yüklenicisi yapıyor. Türkiye'deki istihdamın yüzde 70'ini oluşturan ve ücretlerinden kaynakta 'gelir vergisi' kesilen 19 milyon ücretli hem tüketici hem de ücretli olarak verginin en ağır taşıyıcıları. Bu yıllardır hiç değişmiyor.
Vergide adalet, herkesten gelirine göre vergi almakla olur. Bugünkü durum, bu ilkeye uymuyor. Dolayısıyla gelir bölüşümünü ikinci bir kez bozuyor.
'KİMİN MAL VARLIĞI FAZLAYSA DAHA ÇOK VERGİ ÖDEMELİ'
Türkiye'de yılların sorunu olan vergi adaletsizliği ÖTV ve KDV'nin yükseltilmesi, bazı dolaylı vergiler konulmasıyla daha da artacak.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı ve cumhur ittifakı ortağı Mustafa Destici,
vatandaştan mal varlığına göre vergi alınması gerektiğini belirterek,'Bütçe açıkları elbette kapatılmalı. Ama bu sadece örneğin dolaylı vergiler vasıtasıyla fakir, zengin ayırt etmeden vatandaşların hepsinin sırtına birden yüklenmemeli. Kimin mal varlığı fazlaysa o daha fazla katkı sağlamalı, daha fazla vergi ödemeli' dedi.
Bunu sadece Mustafa Destici değil, cumhur ittifakının diğer destekçisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'de söylemeli.
Ama Bahçeli'den 'çıt' yok.
Herhalde bugünkü adaletsiz vergi sisteminden memnun!
'EMEKLİ MAAŞLARINDAN
VERGİ ALMAK AHLAKİ DEĞİL'
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici'nin aşağıdaki sözleri dikkat çekici:
'ÖTV ve KDV olmak üzere zam yaparak vergi artışlarıyla bütçe açığını kapatmak bunlar geçmiş yani 70'li yılların çözüm yollarıydı. Bugün artık vatandaşımız daha farklı çözümler bekliyor. Kendi hayatını adeta zorlaştıracak değil ya da kemerini böyle son iliğine kadar sıkacak şekilde değil daha böyle konforlu daha rahat çözümler bekliyor vatandaşlarımız. Dolayısıyla bütçe açıkları elbette kapatılmalı, ama bu sadece örneğin dolaylı vergiler vasıtasıyla fakir, zengin ayırt etmeden vatandaşların hepsinin sırtına birden yüklenmemeli. Kimin mal varlığı fazlaysa o daha fazla katkı sağlamalı, daha fazla vergi ödemeli. Düşük gelirli ise işte asgari ücretliyse, 7 bin 500 lira gibi bir emekli maaşı alıyorsa, bundan vergi almak bence hem ahlaki değil hem yasal da değil. Çünkü anayasaya da baktığımız zaman vergi kazançtan alınır. Yani kazanandan alınır, zenginden alınır. Ama maalesef ülkemizde önemli bir kısmı dolaylı vergi olduğu için toplanan vergilerin örneğin akaryakıttan alınan ÖTV zenginle fakir aynı oranda ödüyor'.
* * *
Mustafa Destici, haklı. Asgari ücret ve emebunları basın yoluyla değil Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Beştepe'deki makamında ziyaret ederek yüzüne karşı söylemeli.
* * *

FIKRA:

Bugünde buralı yarında
Köylünün biri oğlunu şehirden evermiş. Oğlan bir süre sonra şehre taşınmış. Kendine göre iş bulup çalışıyormuş. Bu arada bir de erkek çocuğu olmuş. Adam hem pazardan ihtiyaçlarını almak hem de torununu görmek için şehre gitmiş. Tabi gelirken heybesini hediyelerle doldurmuş. Her ne yaptıysa gelinine yaranamamış. Şehre indiğinde doğruca oğlunun evine gitmiş. Daha eve girerken gelininin memnun olmadığı belli oluyormuş. Odaya geçmişler. Adam torununu kucağına alıp severken bir ara gelin:
- 'Oğlumun dedesi geldi, gelmeden gidesi geldi' demiş.
Adam çok içlenmiş, öfkelenmiş ama sezdirmemeye çalışmış.
O da:
- 'Dedesinin adı Durali, bugünde buralı, yarında buralı demiş.'
* * *