49 aşağı, 49 yukarı…
49 şöyle, 49 böyle…
Eskiden bir '46' muhabbeti vardı, şimdi bir de '49' çıktı…
49'un adayı kim olacak?
49'u kim ikna edecek?
49 Allah 49…
49 kere maşallah…
49 kere inşallah…
***
Millet daha, 16 Nisan şokundan çıkamamış, arkasında birçok soru işareti ve şaibe bırakan referandum sonuçları, her ne kadar YSK tarafından kesinleştirilmiş olsa bile, halkın en azından bir kısmının gözünde YSK'nın kendisi kocaman bir soru işareti olarak duruyorken…
Cumhurbaşkanı Erdoğan Hindistan'a giderken, beraberinde MHP'li isimleri götürüyor, ertesi gün geri dönüp AKP'ye üye oluyor…
CHP ise…
Abdullah Gül'ü CHP Genel Başkanı yapmaktan,
Kurultay'ın olağan mı, olağanüstü mü, olağandışı mı yapılacağından,
Tek adamın Erdoğan değil asıl Kılıçdaroğlu'nun olduğundan bahsediyor, konuşuyor, yol gösteriyor, akıl veriyor…
Deniz Baykal,
Sanki bugüne kadar verdiği akıllar,
CHP'yi defalarca iktidara getirmiş, defalarca zaferler kazandırmış gibi,
Şimdi kalkıp 2019 Cumhurbaşkanı adayının kim olması gerektiği konusunda akıl vermeye kalkıyor…
O taraf genel merkez diyelim…
Ya bu tarafta, bizim buralarda neler oluyor?
Herkes birbirine sallıyor, çift dalıyor, el ense çekiyor, karşılıklı dişler gösteriliyor…
Yetmiyor,
Bunlar basının diline düşünce de,
CHP milletvekili gazeteye kocaman manşeti çakıyor;
'Basına açmakla yanlış yaptılar'
Yani milletin birbirini yemesi, içmesi, üstüne gargara yapması yanlış değil, hepsi doğru;
Bir tek toplantıyı 'basına açık yapmaları' yanlış…
***
Biz yine dönelim bizim meşhur '49'a…
Öncelikle,
CHP, parçalamaya ve yok etmeye bu kadar uğraşmasa bile, 49 asla bir araya gelmeyecek bir daha…
En azından, böyle bir yol ve yöntemle…
16 Nisan öncesinde, seçmenin yarısı, getirilmek istenen sisteme karşı çıktığı için bir araya geldi…
En azından böyle bir algı ortaya çıktı…
Çünkü ortada iki seçenek vardı; 'Evet' ya da 'Hayır'…
Şu ya da bu şekilde; sistemin böyle olacağı kesinleştikten ve isteyerek ya da istemeyerek toplum tarafından kabul gördükten sonra,
Artık sistem böyle olsun mu olmasın mı tartışması anlamını yitirdikten sonra;
Seçmen,
Yeni, başka, bugüne kadar çok da alışık olmadığı bir seçenekler bütünüyle karşı karşıya olacak…
16 Nisan'da 'Hayır' oyu verenlerin tamamının, artık kaçınılmaz şekilde başkanı seçme günü geldiğinde,
Aynı isim üzerinde mutabık kalacaklarını, hangi sağlıklı zihin kabul edebilir?
***
Diğer tarafta ise,
Adeta Erdoğan'ın isminin üzerine basar gibi 'Evet' oyu basanların sayısının eksileceğini düşünmek de aptalca olmaz mı?
Öyleyse,
Bir taraf azalmaya, diğer taraf çoğalmaya fazlasıyla müsait değil midir?
***
Öyleyse,
İnsanları,
Başka bir zeminde,
Başka ve yeni bir ideal çerçevesinde,
Başka ve siyasi geçmişimizde bizleri ayrıştıran, farklı noktalarda tutan ayrılıkları dışlayan ve herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği 'yeni bir yerde' buluşturmak gerekmiyor mu?
O 'yeni yerin' böyle bir CHP olmadığı, olamayacağı çok açık…
Zira CHP, bu toplanma yerinin kendisi olmadığını ve asla olmayacağını ilan etmek için bas bas bağırıyor…
Ben artık bunu, birilerinin bilerek, isteyerek, sırf CHP'yi iktidardan uzak tutmak için belli bir plan içinde yapageldiklerini düşünüyorum…
Bu yeni toplanma yeri,
MHP de olmayacak, HDP de…
***
Öyleyse,
Henüz kimselerin bilmediği o 'yeni yeri' bulacak ve Türkiye'nin önüne koyacak yeni bir siyaset kuşağı gerekmiyor mu?
O yüzden işte;
49 KERE İNŞALLAH…