Bahar kimi zaman sinsice gelir,
Gölgeler koyulaşır…
Kimi zaman da bağıra çağıra gelir…
Çiçekler gürültüyle açar…
Börtü böcek, toprağın ıslak ama sıcak katmanından, iteleyerek çıkartırlar başlarını…
İşte yine böyle bir bahar Eskişehir'i kucaklıyor…
Soğuk ve gri kış günlerinin ardından,
Şehrin renklerinin alabildiğince, bazen de çılgınca aktığı günlere doğru gidiyoruz…
Bilen bilir Eskişehir'in soğuğunu, gözleri yaşartan ayazını,
O ayazın güneşle yer değiştirmeye başlaması başlı başına bir müjdedir Eskişehir'de…
Bir yanımız toz duman,
Bir yanımız cıvıl cıvıl amenna…
Şehir,
Uzun bir bekleyişin ardından yeniden sokaklarda yaşanmaya başlar…
***
Eskişehir'in, kuru ayaz ve kuru sıcaktan ibaret olduğu günlerden bugünkü haline gelmesi elbette kolay olmadı…
Akşamüstlerinin serinliği ışıklarla örtüştüğünde, insanların yüzlerine vuran kıpırtılı gölgeler, insan halinin bin türlü hüznünü de, bin türlü sevincini de anlatır…
Porsuk'un iki yanına serilen gençlerin bu şehre duydukları birçok duygunun içinde minnetin de küçücük bir yerinin olması, huzur ve sükûnettendir…
Porsuk'un üzerine yansıyan ışıklardaki renkler,
Belki de yıllarca gözlerinin önünden gitmeyecektir…
Bırakıp gittiklerinde bile,
Bıraktıkları bir bakış, bir ses, onları durup durup çağıracaktır bu şehre…
Şair ne demiş,
'Bir şehri sevmek, bir kadını sevmeye benzer biraz da...'
Ne kadar unuttum desen de durup durup gelir aklına…
Bahar Eskişehir'i bir kez daha kucaklamaya hazır…
Bir anne gibi, bir sevgili gibi…
***
Bu şehir neden bu kadar güzel sizce?
Bence onu sevenler yüzünden…
Çocuk neden güzelse,
Ekmek neden sıcaksa,
Çiçek neden arsızsa,
Şehir de o yüzden böyledir…
Eskişehir bu yüzden…