Vaktinin çoğunu eşine ve çocuklarına ayıran kadın, akıp giden şu zamanın gerisinde kalmamalı, tek başına hayatını biçimlendirebilmeli, tüm kararları alabilecek ve bu kararları uygulayabilecek güçte olmalıdır.

Oysa toplumumuzda “yok öyle bir şey” diyenler de vardır elbette. Böylece mutlu ve güçlü kadın empoze edilerek olması gereken çağdaş kadın tanımının dışına çıkılmaktadır. Nedir sizce çağdaş olabilmek? Evin kızı, evin kadını, çocukların annesi mi? Yoksa, eşinin her an arkasında duran kadın mı? Veya güzel olma tutkusunu desteklercesine markalı giyinmek, makyaj yapmak, spor salonlarına gitmek mi? 
“Kimse için saçını süpürge etme, bağımsız ol, böyle gider bu işler” diye düşünmek, teknolojiden çok iyi anlamak veya anlama ve düşünme sorumluluğunu tamamen kocasının üzerine yıkmak mıdır çağdaş kadın olabilmek? Fotoğraflarını internette paylaşmak, omlet ve makarna dışında yemek yapmayı iyi bilmek, erkek işine karışmamak, kocasının soyadını almamak veya çok zorda kalınırsa ikinci soyadı olarak kabul etmek, okunan kitaplar, izlenilen filmler midir çağdaş olabilmek? 
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür aslında. Hemcinslerimin birçoğunda çağdaşlık anlayışı kişilerin bulundukları ortama, yaşına, eğitim düzeyine göre farklılık göstermektedir. Fakat kadın hangi şartlar içinde olursa olsun “Çağdaş Türk Kadını” anlayışında; okuyan, araştıran, özgür iradeye sahip olan kadın kimliği yer almalıdır. 
Unutmamalıyız ki Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyetimizin kadınları olarak eğitim de, çalışma hayatında, siyasette ve aile içinde etkin rol almalıyız. Çünkü, kadınlar daha aydın, daha bilgin, daha cesur olmaya mecburdurlar!..