Eğitim alanında uzman Japon heyeti, davet ile geldikleri Türkiye'deki araştırmalarını tamamladıktan sonra zamanın Başbakanı Turgut Özal'ın huzuruna çıkar ve gençlerimiz üzerindeki eğitimin yetersizliğini şu soğuk cümle ile ifade ederler: 'Bu eğitimle gençlerinize millî şuur vermeniz mümkün değildir!'

HİROŞİMA VE NAGAZAKİ
Şok etkisi yapan bu tespitten sonra sorular arka arkaya gelir. 'Siz Japonlar gençlerinize millî şuuru nasıl veriyorsunuz, nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz ki; bizimkini yetersiz buluyorsunuz?' Japon heyetinin sözcüsü şu bilgiyi verir; 'Biz eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Önce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyi gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki: İşte gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız. Sonra çocuklarımızı Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerimizi gezdirir ve bu defa da onlara deriz ki: Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi böyle yakar yıkar, bu hale getirirler. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsanız, güçlü olursunuz, düşmanlarınız size saldırmaya cesaret edemez. Bu örneklerle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan birer Japon genci olma yolunda millî bir şuur ve heyecanla okumaya yönelirler.'

ÇANAKKALE ÖRNEĞİ
Japonların bu tespitlerini sundukları sırada geriden bir ses duyulur; 'İyi de bizim sizin gibi Hiroşima ve Nagazaki'miz yoktur ki...' Heyecanlanan Japon eğitimci hemen cevap verir; 'Sizin Hiroşima ve Nagazaki gibi yerleriniz bizimkilerden çok daha etkilidir' der ve şu örneği verir; 'Bir metrekareye bin merminin düştüğü Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı tarihî savaş alanları sizde. Çocuklarınızın ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile Çanakkale. Gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci Çanakkale savaşlarının yapıldığı bölgeyi bilerek gezmeli, atalarının ne olmazları başardığını gururla görmeli, iftiharla öğrenmelidirler. Daha sonra onlara demelisiniz ki: Sizler de birlik beraberlik içinde çalışmazsanız düşmanlarınız yine gelirler, Çanakkale'yi işgal etmeye kalkışırlar, yurdunuzda özgür yaşamayı size layık görmezler, tutsakları durumuna düşürmek isterler...'

KARA ÇALMAK İSTİYORLAR
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç son 10 yılda 10 binlerce genci, çocuğu, kadını ve yaşlıyı Çanakkale'ye götürüyor. Onlara milli şuur kazandırıyor. Onların Çanakkale'de atalarının ne olmazları başarıyla başardığını gururla görmesini sağlıyor. Aynı Ataç, yine onbinlerce genci Anıtkabir'e götürüp, onları büyük Önder Atatürk ile buluşturuyor. Aynı Ataç yine onbinlerce kadını ve çocuğu Konya'ya götürürek, Mevlana'nın türbesini gezdiriyor. Bölgesindeki tüm camilerin başta temizlik olmak üzere tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Engellene kadar belediyenin tüm imkanlarını okullar için seferber ediyordu. Şimdi birileri seçim kazanmak uğruna Başkan Ataç'a kara çalmaya çalışıyor.

O ÇAMUR ÇOKTAN
ELLERİNE BULAŞTI
24 Haziran seçimleri öncesinde bir radyo programında onun 'HDP'nin barajı geçmesi gerekir' sözcüğünü cımbızla çekerek, akıllarınca belden aşağıya vuruyorlar. Akıllarında Onu 'HDP üzerinden PKK ile kol kola göstermeye' çalışıyorlar. Ancak bunu yapanlar Eskişehir halkını hiç tanımıyor. Çünkü Eskişehirliler kimin ne olduğu herkesten daha iyi biliyor. Daha dün terör örgütüne kimin 'Silanı bırak meclise gel' dediğini biliyor. Bir Rus Atasözü vardır; 'Camdan evin varsa komşunun camına taş atma' diye. Bu ülkeye Habur rezaletini yaşatanların, terör örgütüyle Oslo'da pazarlık edenlerin, Bölücübaşı Apo'nun mektuplarını okutanların ve ona 'sayın' diyenlerin, Şivan Perwer ile 'megri megri' yapanların, şehitlere 'kelle', 'Milliyetçiliği ayaklar altına alacağım' diyenlerin, kamu kurumlarında TC tabelalarını, okullarda andımızı kaldıranların uzantıları sırf 'çamur atmak için dağıttıkları broşürlerle' Ataç'a zarar veremez. Çünkü o çamur çoktan ellerine bulaşmış durumda...
---------------------------------------
NOSTALJİ
KIR'AT EFSANESİ TERLİKÇİ VASFİ

Yıl:1993. Yer dönemin İl Gençlik Spor Müdürü Erdoğan Yeşilcan'ın evi.

ONA DANIŞIYORDU
26 yıl önce ilimize gelen TBMM Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Hüsamettin Cindoruk merhum Süleyman Demirel'in Eskişehir'de en çok güvendiği isim olan Terlikçi Vasfi'yi damadının evinde ziyaret ediyor. Tarihi fotoğrafta partinin önemli isimlerinden aynı zamanda Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) Başkanı Orhan Kesikoğlu, dönemin Eskişehir Valisi Ali Fuat Güven, Emniyet Müdürü İsmail Taşkafa, Erdoğan Yeşilcan, eşi Yıldız Yeşilcan ve oğlu Toygan Yeşilcan yer alıyor. Peki Demirel Terlikçi Vasfi'yi neden bu kadar çok seviyordu? Eskişehir ile ilgili karar alırken neden ona danışıyordu?

'NE DOSYASI LEN'
Rahmetli Önder Baloğlu yedi yıl önce yazdığı yazıda; 'Yıl 1965...Adalet Partisi Genel Başkanlığı'na adaylığını koyuyor Süleyman Demirel... Eskişehir'den 24 delege gidiyor ve kaldığı otelde ziyaret ediyor... Sözcü diyor ki: 'Bizler sizi oy birliği ile destekliyoruz...' Demirel, şöyle bir el işareti yapıyor: 'Getirin şu Eskişehir'in dosyasını...' Der demez, rahmetli Terlikçi Vasfi ayağa kalkıp.. 'Ne dosyası len' diyor: 'Hepimiz yanındayız dedik ya!' O anda otel odası birden sessizliğe bürünüyor..Öyle ya!Demirel'e böylesine seslenen kişi kim olabilirdi? Bunu en çok merak eden de doğal olarak Süleyman Bey'di...Toplantıdan sonra araştırdı ve öyle bir dost oldular ki, tarihe örnektir...'

BÜYÜKŞEHİR YAPTI
Kır'at Efsanesi olan Terlikçi Vasfi bu ziyaretten dört yıl sonra 2 Ekim 1997 tarihinde vefat etti. 1991-1995 yılları arasında ülkenin başında DYP-SHP Koalisyon Hükümeti vardı. Bu dönemde TBMM Başkanlığı yapan Cindoruk seçimden önce kent halkına verdiği sözü tutarak, Eskişehir'i Büyükşehir yaptı. Eskişehir Büyükşehir olabilecek koşulları taşımıyordu. Cindoruk, önce İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'e daha sonra Başbakan Süleyman Demirel'e bizzat kendi eliyle imzalatarak Eskişehir'i Büyükşehir yaptı.
---------------------------------
FIKRA
CUMA GÜNÜ ELLEMEZLER

Adamın biri cuma günü ölmüş ve gömmüşler. Oğlu hocaya gitmiş ve 'babam Cuma günü öldü öbür tarafta nasıl karşılanır?' diye sormuş. Hocada sormuş
'Namaz kılar mıydı?' 'Hayır! ama Cuma günü öldü'.
'Kumarı içkisi var mıydı?' 'Vardı ama Cuma günü öldü'
'Yalan söyler miydi?' 'Evet ama Cuma günü öldü'
'Hovardalığı var mıydı?' 'Evet ama Cuma günü öldü'
Hoca sonunda sinirlenmiş ve 'Cuma günü ellemezler ama Cumartesi gerekenleri yaparlar' demiş.