İnsan şaşırıyor duyduklarına.
Hatta hiç inanası gelmiyor.
Ama ister inan ister inanma…
İster şaşır ister şaşırma…
Şaşkınlıktan ister ağzın açık kalsın ister kalmasın…
Haberin doğruluğu kesin.
***
Yalanlayan da yok zaten.
Ama yine de…
TBMM Başkanlık Divanı üyesi bir Milletvekilinin haberleşme giderinin 1 milyon 200 bin lira olduğunu öğrenince…
'Ne!' demekten…
Hatta sözüm meclisten dışarı, 'Yuh!' demekten alamıyor insan kendini.
***
Rakamı duyunca, şaşkınlıktan aramızda bir tartışma bile başladı.
'Bu 1 milyon 200 bin eski parayla mı yeni parayla mı?'
'Eski para ne ya! Eski parayla 1 milyon olur mu hiç?'
'Olmaz mı?'
'Olmaz!'
'E o zaman ne bu?'
'1 trilyon 200 milyar!'
'Nee!'
***
Ne yapsın vatandaş, şaşkınlıktan eski para yeni para birbirine karıştırdı biraz ama…
Ne yapsın aklı almıyor; haberleşme ve posta gideri olarak önüne konan bu rakamı.
Çünkü…
Çünkü asgari ücretlinin…
Taşeron işçisinin…
Yüzde üç zamlı memurun, amirin…
Cümle vatandaşın rüyasında bile görmesinin mümkünü yok bu kadar parayı bir arada.
Bir arada değil, ömrünün sonuna kadar, yırtınsa yine zor!
Vatandaş bütün hayatı boyunca çalışıp çabalar…
Hepsi hepsi bir ev bir araba…
Olur da, dişinden tırnağından artırıp ikinci evi alabilirse…
Ya da arabanın biraz fiyakalısını, ondan bahtiyarı yoktur artık bu dünyada.
Kendini, sınıf atladığına inandırır iyiden iyiye.
Konuya, komşuya, hısıma, akrabaya, emmiye, dayıya, kayınçoya, bacanağa hava basmakla geçer ömrünün kalanı.
Memleketi hamutuyla yutsalar umrunda değildir artık.
Bu gerçeği, meydanlarda, televizyon ekranlarında bağıra bağıra,
'Bize notu millet verir…'
'Biz notu milletten alırız, hesabı da millete veririz…'
'Halk ne derse o olur…' demek de değiştirmez.
***
1 milyon 200 bin liralık haberleşme gideri olan Milletvekilinin adı da hangi partiden olduğu da önemli değil.
Yeni bir şey de değil bu.
Zaten Milletvekili de, giderlerin fazlalığından Meclis'i sorumlu tuttu.
Meclis tarafından fahiş fiyata hizmet alındığı için rakamın bu kadar yüksek olduğunu ileri sürdü.
Yani?
Yani, 'Alavere dalavere Kürt Memet nöbete.'
Olan garibana, olan millete, olan halka oluyor.
Her gün biraz daha fakirleşiyor halk.
Her gün biraz daha bitip tükeniyor farkında olmadan.
Ne demişti Tevfik Fikret,
'Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!'