Görünüm'de dün Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü'nün, Eğitim Bir-Sen Eskişehir şube binası önünde kitlesel açıklama yaptıkları ve sendikanın camlarına yumurta attıkları gerekçesiyle sekiz lise öğrencisi hakkında disiplin soruşturması açtırdığını yazmıştım.

POLİS KAMERASI
GÖRÜNTÜLERİ
Valilik kanalıyla Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bir yazı göndermiş. Emniyet, eyleme katılan ve sendikanın camına yumurta attığını iddia ettiği sekiz öğrencinin açık isimlerini bu yazıda belirtmiş. Ve o öğrencilerin kamera görüntüleri de bir CD'de toplayarak, yazının eki olarak İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gönderdi. Bu sekiz öğrenciden yedisi Odunpazarı Bölgesi okullarında eğitim görüyor. Bu öğrencilerden üçü İsmail Tetik Anadolu Lisesi, ikisi TOKİ Savaş Kubaş Anadolu Lisesi, biri Şehit Fazıl Yıldırım Anadolu Lisesi, biri de Salih Zeki Anadolu Lisesi'nde eğitim görüyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü okul müdürlerine Emniyetin verdiği CD'leri göndererek, eyleme katılan öğrenciler hakkında disiplin soruşturması açılmasını istedi. Disiplin Soruşturması Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından istendiği için bu sekiz öğrenciye kesinlikle ceza verileceği belirtiliyor.

SORAN, SORGULAYAN
GENÇLİK
İSTENMİYOR MU?
Dünkü yazımda, 'Valilik ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü, kanı kaynayan ve toplumda var olduğunu haykırmak isteyen gençlere disiplin soruşturması açtırmak yerine, onları çağırıp bazı nasihatler verebilirdi. Yoksa devleti idare edenler, soran, sorgulayan, haksızlıklara karşı demokratik tepkisini dile getiren, çağa ayak uyduran bir gençlik istemiyor mu? Gençleri kaybetmek kolay. Uzaklaştırma cezaları vererek, rencide ederek gençleri okuldan soğutursunuz. Önemli olan onları kazanmaktır. Okul Müdürlerine sesleniyorum. Polis görüntülerine bakarak, sakın bu gençlere disiplin cezası vermeyin. Çocukları kazanmak adına bu konuda yapılan baskılara asla boyun eğmeyin' demiştim.

KINAMA YERİNE UYARI
CEZASI VERİLMELİYDİ
Aldığım duyumlara göre okul müdürleri, polis kamera görüntülerine bakıp, öğrencilerine ceza vermeyi içlerine sindiremiyor. Ancak ceza vermeseler, İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından bazı yaptırımlara maruz kalacaklarından korkuyorlar. Bundan dolayı okul müdürlerinin öğrencilere 'Kınama Cezası' verecekleri öğrenildi. Hatta bazı okul müdürlerinin kınama cezalarını verdirdiği belirtildi. Bence okul müdürleri kınama yerine uyarı cezası verdirmeliydi. Çünkü kınama cezası öğrencilerin sicillerine işleniyor. Disiplin soruşturması açılan öğrencilerin arkadaşları ve veliler gençlere hiçbir ceza verilmesini istemiyor.

EĞİTİM BİR-SEN Mİ CEZA
VERİLMESİNİ İSTEDİ?
Eğitim işkolunda faaliyet gösteren sendikalar bu disiplin soruşturmaları konusunda sessiz kalmamalı. Demokratik tepkilerini dile getiren öğrencilere polis kamerası görüntüleriyle ceza verilmesine gerçekten demokrasiden, insan haklarından yana olan herkes tepki göstermelidir. Bu öğrencilere Eğitim Bir-Sen'in zorlamasıyla mı cezalar veriliyor? Eğer öyle ise öğrencilere polis kamerası görüntüleriyle ceza verdirmeye çalışmak bir eğitim sendikasına yakışıyor mu? Yanlış yaptıklarını bile bile, sırf 'sendikamız üyesi' diye o insanlara sahip çıkanlar, bu gençlere nasıl disiplin cezası almalarını isteyebiliyor? Ne yazık ki, ileri demokrasiden, kardeşlikten, özgürlükten bahsedenlerin gerçek yüzleri bu olayda bir kez daha ortaya çıktı…

*

BİLMEDEN ATIP TUTANLARA ÖĞRETMENLERDEN ORTAK AÇIKLAMA GELDİ!

Öğretmenlik kutsal bir meslektir. Kendisine emanet edilen minik bir çocuğun gözyaşlarını silmek, bir anne baba gibi öğrencilere kanat germektir. Onlara doğru yolu göstermektir.

OTOMOBİLİN ÇOCUĞUNDAN
DAHA MI DEĞERLİ?
Bir toplumun milli, ahlaki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet bakımından kalkınmış olması öğretmenlerinin üstün çalışmalarına bağlıdır. Öğretmenler büyük bir özveriyle bu kutsal mesleği yaparken, zaman zaman ülkeyi yönetenler tarafından küçümseniyor. Valilikler tarafından yapılan kar tatilleri konusunda bazı kendini bilmezler tarafından alaycı üsluplarla eleştiriliyor. Otomobilini bir arkadaşına emanet verirken imtina eden bizler, çocuklarımızı öğretmenlere emanet ederken, imtina etmiyoruz. Bizim için otomobil mi yoksa çocuklarımız mı daha değerli? Tabii ki çocuklarımız. Çocuklarımızı güvenerek emanet ettiğimiz öğretmenleri 'çok tatil yapıyorlar' diye eleştirmeye hakkımız var mı? Bir ülkenin başbakanı nesilleri emanet ettiği öğretmenler için 'Az çalışıp, çok maaş alıyorlar' nasıl diyebiliyor? Sosyal medyada mizahi bir dille hazırlanmış bir açıklama dün dikkatimi çekti. 'Öğretmenler Hakkında Bilip, Bilmeden Atıp Tutanlara Öğretmenlerden Ortak Açıklama Geldi!' başlığıyla verilen açıklamada şu görüşler dile getiriliyor;
1) Bizler de diğer memurlar gibi masa başında oturarak iş yapacağız, ayakta ders anlatmak yok.
2) Görev başında ki memur nasıl çay kahve içiyorsa biz de ders anlatırken içmek istiyoruz.
3) 1 Yılda ortalama 1000 adet sınav kağıdını evde değil mesai saati içinde derste okuyacağız.
4) E-Okulla ilgili tüm işlemleri ders saati içinde yapacağız.
5) Velilerle ders saati dışında görüşmeyeceğiz.
6) ADEY ve RİDEF formlarını ders de dolduracağız.
7) Teneffüs aralarında öğrencilerimizin soru ve sorunlarıyla ilgilenmeyeceğiz.
8 ) Öğrencilerin ders kitabı ve müfredat dışındaki sorularına yanıt vermeyeceğiz.
9) Öğrencilerin disiplin sorunları bizi ilgilendirmez.
10) Öğrenciler kavga ettiğinde ayırmak yok, direk polisi arayacağız.
11) Yere düşüp dizi kanayan bir öğrenciye pansuman yapmak yok, hemen 112'yi arayacağız.
12) Anasınıfı öğretmenleri çocuklar çişini yaptıktan sonra tuvaleti yıkamayacak, çocukların pantolonunu çekmeyecek ya da ayakkabılarını bağlamayacak.
13) Okul müdürleri para toplamayacak, ödenmeyen faturalar Allah'a emanet edilecek.
14) Köy okullarında soba yakmak yok, hangi memur soba yakıyor da biz yakacağız.
15) Hastasının gelişimini takip eden bir doktor var mı, bizde öğrencilerin gelişimi incelemek istemiyoruz.
16) Hastanede bütün doktorlar rahat çalışabilmek için spor ayakkabı giyiyor, sizce hangi doktor ayakta çalışıyor, bizde spor ayakkabı giymek istiyoruz
17) Bütün memurların yollukları günü birlik ödenirken, MEB deki 5 yıllık yolluklarımızı da istiyoruz.
18) Gerçekten de 3 ay tatil yapıyormuşuz gibi bilip bilmeden konuşulmasın. Tamam tatil yapmayalım. Gönderin bakalım çocuklarınızı da eğitim yapalım, bakalım yazın eğitim nasıl oluyormuş.
Mizahi bir dille hazırlanmış bu açıklamadan sonra, siz ülkemizde öğretmenlere hak edilen değerin verildiğine hala inanıyor musunuz?

----

FOTO ŞAKA

Sanatçı Nurgül Yeşilçay: Ahmet Başkanım, bu kentte okuduğum için kendimi Eskişehirli hissediyorum. Sizden sonra Tepebaşı Belediye Başkanı bile olabilirim.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç: Bu şehrin suyunda mı, havasında mı bir şey var? Eskişehir'e okul, iş için gelip yerleşenler nedense, herkesten daha fazla milletvekili ve belediye başkanı olmak istiyor.