29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın üzerinden çok geçmeden 10 Kasım geliyor…
Yeniden Cumhuriyeti,
Yeniden Atatürk'ü,
Yeniden O'nun ilke ve devrimlerini konuşacağız…
Birileri de rahatsız olacak haliyle…
29 Ekim 1938'de,
Cumhuriyet'in 15'inci yılı kutlamalarında Atatürk ağır hastadır…
Törenlere katılamaz…
Akşamında, küçük teknelere binen Harbiyeli öğrenciler, Dolmabahçe'nin önüne gelirler…
Yanında bulunan doktorlarının itirazına karşın, Atatürk yatağından doğrulur, kalkar ve odanın penceresinin önüne gelir…
Harbiyeliler,
Atalarını, pencerenin önünde, dimdik ayakta görünce büyük bir sevinçle haykırırlar…
Atatürk pencerenin önünde birkaç dakika dikilir,
Ayakta zor durmaktadır, Harbiyeli gençleri eliyle selamlar ve onlar yeniden uzaklaşıncaya kadar pencerenin önünden ayrılmaz…
Çok değil, yalnızca 12 gün sonra ebediyete göçer…
***
Atatürk'ün fiziki varlığının aramızdan ayrılışının üzerinden 80 yıl geçti…
Bu dünyada, bizlerle kaldığı zamandan daha uzun bir süre bu…
80 yılda Türkiye çok büyük badireler atlattı…
Yerine göre acı,
Yerine göre tatlı günler yaşadık ulusça…
Koca bir dünya savaşı yaşadık, içinde olmasak da…
İhtilallar gördük,
Rejime yönelik provokasyonlar,
Tehditler,
Doğal felaketler, büyük depremler, büyük yıkımlar…
Ama hepsinin altından kalktık…
Hepsinin üstesinden geldik…
O'nun yüzünü hiç eğmedik,
O'nu hiç utandırmadık…
***
O'nun yüzünü hiç eğmediğimiz, O'nu hiç utandırmadığımız konusunda bana katılmayabilirsiniz…
Çünkü toplumlar, yaşayan birer organizma gibidirler…
Sürekli değişir, gelişir, başkalaşırlar…
Dünyaya ve çağa uyum sağlamak dediğimiz şey bunu gerektirir…
Diyalektik de bunu söyler…
Ama dipte bir şey vardır…
Bir çekirdek, bir öz…
Bu ülkenin ve bu ülkenin insanının mayasında hiç kaybolmayacak, hiç tükenmeyecek bir öz…
Sahip olduğumuz şeyi korumak uğruna mücadeleden asla vazgeçmememizi sağlayan bir irade…
Bizim için yapacağını yapmış,
Bize söyleyeceğini söylemiş ve sonra gitmiş bir adamdan söz ediyorum…
Atatürk'ten…
Dün, bugün, yarın ve daima söz etmeyi sürdüreceğim bir adamdan…
***
Yalnızca tek bir adam,
Nasıl koca bir vatanla eşanlamlı olur,
Nasıl 80 milyonla bir olur?
Zaten bu güzel ülkenin hikayesi,
O'nun hikayesinden başka nedir ki?