Tepebaşı Belediyesi İki Elin Sesi Var Çocuk ve Gençlik Senfoni Orkestrası önceki akşam Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi'nde verdiği muhteşem konserle izleyenlere doyumsuz müzik ziyafeti sundu.

AYAKTA ALKIŞLANDI
Yeni Yıl Konseri'ne Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Genel Müzik Direktörü ve Orkestra Şefi Rengim Gökmen, Devlet Sanatçısı Gülsin Onay ile çok sayıda müziksever katıldı. Muhteşem çocukların muhteşem konseri, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve Rengim Gökmen'in orkestraya birlikte şeflik yaptıkları 'Eskişehir Marşı' ile sona erdi. Konser sonunda davetliler orkestrayı ayakta alkışlayarak, onların hakkını teslim etti. Başkan Ataç, öğrencileri yalnız bırakmayarak onlara eşlik eden Onay ve Gökmen'e teşekkürlerini sundu ve günün anısına çiçek takdim etti. Ataç konser sonrasında yaptığı değerlendirmede, orkestranın kurulduğu günden bu yana büyük mesafeler kat ettiğini belirtti. Ataç; 'Her iki sanatçımız o kadar mütevazi ve o kadar candan ki kendilerine bizleri yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum. Tabi büyük sanatçı olmalarından dolayı hayatlarında müzikten ve güzellikten başka bir şey yok. O sevgilerini bugün çocuklara bahşettiler. Çocuklara büyük hayaller açtılar. İki Elin Sesi Var Çocuk Senfoni Orkestrası müthiş bir noktaya geldi. İlk kurduğumuzda bu seviyelere ulaşabileceğimizi beklemiyorduk, 5 yılda çok büyük yol kat ettik. Ayrıca Rengim ve Gülsin hocalarım gibi Şefika Kutluer ve Fazıl Say da buraya geldiler ve çocuklarımıza büyük moraller vermişlerdi. Buradan onları da anmak ve teşekkür etmek isterim. Bu gece çok farklı ve çok güzel bir gece oldu' dedi. Peki bu muhteşem orkestra nasıl kuruldu?

VENEZUELA'DA BAŞLADI
'El Sistema' 1975 yılında Venezüella'da piyanist besteci José Antonio Abreu'nun başlattığı ve kendisinin deyimiyle 'Yoksulluk ve suçla mücadele eden sosyal bir sistem.' Başının üzerinde doğru dürüst damı, sofrasında ekmeği, ayağında pabucu olmayan, sefalet, suç ve uyuşturucu batağından başka bir geleceğin ufukta görünmediği gecekondu çocuklarını müzikle kurtarmak amacıyla 1975 yılında Venezuela'nın Caracas kentinde başlatılıp bütün ülkeye yayılan idealist bir müzik eğitimi programıdır. Sistemin yaratıcıları toplumun sadece üst-orta sınıfının çocuklarının keman çalabileceği efsanesini yıkmayı başardı.Amatör müzisyen ve iktisatçı José Antonio Abreu tarafından başlatılan 'El Sistema' programı, gecekondu çocuklarının ellerine orkestra çalgıları vermekle kalmıyor, onların okula gidebilmeleri için gerekli olan burs ve yol parasını da sağlıyor. Küçük yaştan itibaren şiddet ortamında yaşamaktan başka bir dünya bilmeyen bu çocuklar, teneke mahallerinden çıkıp okullarının kapısından içeri girdiklerinde bir müzik aleti çalarak bambaşka bir dünyaya adım atıyor. Venezuella'da hayata geçirilen 'El Sistema' projesinin benzerini Tepebaşı Belediyesi de gerçekleştirdi. Tepebaşı Belediyesi 'İki Elin Sesi Var' adlı sosyal projeyle çocukların zararlı alışkanlıklar edinmesini önlüyor. Önce dar gelirli ailelerin çocuklarına müzik aletleri verilerek, ücretsiz olarak eğitildi. Tepebaşı Belediyesi bu eğitim sonrasında müzik aleti çalmayı öğrenen miniklerden Çocuk Senfoni Orkestrası kurdu.

İLKLERİYLE MODEL OLDU
Eskişehir'in çağdaş ve aydın insanları bu orkestraya kemanlar alıp, bağışlayarak, Tepebaşı Belediyesi'nin bu sosyal projesine destek verdi. Ellerine keman dahi almamış yaklaşık 130 çocuk ile 2015 yılının başında bu projeye başladı. Şu anda 550 çocuk buradan yararlanıyor. Burada eğitilen çocuklar, ileride müzik insanı olarak kendinden sonra gelecek kardeşlerine öğretmenlik yapacak. Uyuşturucu değil, müzik, keman bağımlısı olacaklar. Çocuklarımız o kadar iyi çalışıyorlar ki yurt içinde verdikleri onlarca konserin yanı sıra yurt dışından da davetler alıyor. Avrupa'da Eskişehir'i başarıyla temsil ediyor. İki yıl önce Belçika'nın Neerpelt kentinde düzenlenen Avrupa Genç Müzisyenler Festivali'nde aldıkları 3'üncülük ödülü, bu başarının en güzel örneği. Tepebaşı Belediyesi ne mutlu ki; gerçekleştirdiği ilklerle Türkiye'deki diğer belediyelere hep model oluyor. 'İki Elin Sesi Var' adlı projeye Eskişehirliler olarak sahip çıkmalıyız. Bu projenin Venezüella'daki gibi daha da ilerletilerek, sofrasında ekmeği, ayağında pabucu olmayan tüm çocuklara ulaşılmasını diliyorum. Başkan Ataç ve projede emeği olan herkesi kutluyorum. Sanatçı Başkan Ahmet Ataç'ın müzisyen çocuklarına başarılar diliyorum...
-------------------------------------------------
NOSTALJİ
PENALTILARLA GELEN KUPA

1986-1987 Sezonu'nda Türkiye Kupası finalinde Gençlerbirliği'ne kaybeden Eskişehirspor ile lig ikincisi Beşiktaş 10 Haziran 1987'de Başbakanlık Kupası için karşılaştı.

AHMET KILIÇ ATTI
Zalad, Nejat, Erdoğan, Vedat, Gani, Erdal (Orhan), Fatih, İbrahim, Nasır, Ahmet, Nedim kadrosuyla sahaya çıkan ES ES normal süresi ve uzatma dakikaları 2-2 biten maçı penaltılarla 4-2 kazanarak, bu kupayı üçüncü defa alma başarısını gösterdi.
Coşkun Kutay'ın yönettiği maçta ES ES 12. Dakikada Ahmet Kılıç, 33. Dakikada Nedim Demirbilek'in golleriyle ilk yarıyı 2-0 önde kapattı.

RIZA PENALTI KAÇIRDI
Beşiktaş 55. Dakikada Rıza Çalımbay, 77. Dakikada Ziya Doğan'ın attığı gollerle skoru 2-2'ye getirdi. Maç bu skorla bitti. Penaltılara geçildi.
Eskişehirspor dört penaltıyı da gole çevirdi. (Nasır Beadini, Erdoğan Koç, Vedat Uysal, Ahmet Kılıç) Beşiktaş'ta Rıza ve Faruk Şahin penaltıları kaçırdılar. Sinan ve Kadir Akbulut gole çevirdiler. ES ES maçı penaltılarla 4-2 kazandı. Başbakanlık Kupası'nı Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın elinden aldı. O tarihte Eskişehirspor Kulüp Başkanı Aydın Begiter'di.
------------------------------------
FOTO ŞAKA

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak:
Baba Hollanda Başbakanı işe bisikletle gidiyormuş.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Hollanda battığı için bisikletle gidiyordur(!)
----------------------------------------
FIKRA
HEM GÖSTERİYOR
HEM DE KOKU VERİYOR

Köye elektrik geldikten sonra köylüler yavaş yavaş elektrikle çalışan araçlar almaya başlarlar. Bunların başında da tabi ki televizyon gelir. Genelde siyah-beyaz televizyonlar. Durumu iyi olan bir köylümüz, Irak'tan ham petrol tankerinin içinde kaçak yoldan renkli televizyon getirir. Ama içine ham petrol girmiştir. Birkaç gün sonra evinde mevlit verir. Mevlit okunur, ardından yemek yenir. Oturanlardan biri 'Televizyonunuzu açın da renkli televizyon nasıl bir şeymiş görelim.' der. Televizyon açılır. Televizyonda İkinci Dünya Savaşı belgeseli gösteriliyor. Gösterilen sahnede Ruslar, Almanların petrol depolarını patlatıyorlar. Televizyon ısınınca mazot kokusu vermeye başlar. Misafirlerden biri kokuyu alır ve; 'Televizyonunuz hem gösteriyor hem de koku veriyor!' der