Saplantı derecesindeki kaygılarımdan biri de, gençlerden geride kalma kaygısı.

Onları dinlerken, ara sıra kuşkuya kapılıyorum.

Ve içten içe kendime soruyorum:

'Benden daha mı iyi? Artık geride mi kalıyorum?' diye.

Eğer benden daha iyilerse, çağın gerisinde kalıyorum demektir.

Kendi dar dünyama sıkışıp kaldım demektir.

Kendimi aşamıyorum demektir.

İnişe geçiyorum, sona doğru hızla yol alıyorum demektir.

***

Kızım,Cemal Süreya'yla ilgili ilginç şeyler anlatınca…

Bir an kaygıya kapıldım.

İçten içe, 'Artık benden daha mı iyi?' dedim.

***

Gençler karşısında…

Yani çağ karşısında, yani hayat karşısında geride kalmamak için iki şeye güveniyorum:

Okumak ve ölünceye kadar yazı yazmak.

Cemal Süreya üzerine okumaya başladım.

Hırsla.

***

Okurken okurkenCemal Süreya'nınacayip bir insan olduğunu öğrendim.

Kızım, Cemal Süreya'nın kadınlara şiddet uyguladığını anlatmıştı.

Doğru.

Ama bunun yanına, çok küçük yaşta annesini kaybettiğini ve üvey annesi Esma'nın kendisini öldürme girişimlerini de eklemek gerekiyordu.

Berbat, içler acısı bir çocukluk geçirdiğini de.

Ve üvey annesinden çok çektiğini de.

***

Elbette bunlar, son eşi ZuhalTekkanat'a, ağzını burnunu kan içinde bırakacak kadar şiddet uygulamasını kabul edilir kılmaz.

Elif Sorgun takma adıyla şiirler de yazan Zuhal Tekkanat, kendi söylüyor, bir tartışma sırasında Cemal Süreya'nın kendisini, ağzı burnu kan içinde kalacak kadar dövdüğünü.

Hem, kalp ameliyatı için hastaneye yattığı sıralarda, 'Her şeyimi sana borçluyum,' diye mektuplar yazıyor, hem de…

Ya kadınlara yazdığı o eşsiz şiirler…

***

Kadınlarla ilişkileri, evliliği…

Hep sorunlu.

İlk evliliğini Seniha Hanım'la yapıyor.

Seniha Hanım, bir kavgada, Cemal Süreya'nın kendisine dişlerini dökecek kadar şiddet uyguladığını anlatıyor.

***

Çocukları doğduktan bir yıl sonra Seniha Hanım'dan ayrılmaya karar veriyor.

Mahkeme yedi yıl sürüyor.

Bu arada, Tomris Uyar da dahil birçok kadın giriyor hayatına.

Bu kadınlara ne yaptığını bilmiyoruz.

Bütün birliktelikleri kısa sürüyor.

***

Yedi yılın sonunda ilk eşinden boşanıyor.

Boşanma davası bu kadar uzun sürünce, Zuhal Tekkanat, 'Hayır, yok öyle bir şey,' diyor ama bir söylentiye göre, Zuhal Tekkanat'a, 'İstediğinizde boşanmayı kabul edeceğim,' diye sözleşme imzalatıyor.

Neyse boş verin.

Zuhal Tekkanat, 'Bu doğru değil, belki başka birine imzalatmıştır, bilemem,' diyorsa öyledir.

Ama kendisine şiddet uyguladığını inkar etmiyor.

'Öfkelendiği zaman kendini kaybederdi,' diyor.

'Aşırı derecede kıskançtı. Bir vapur geç kalacak olsam, nerede kaldın, diye hesap sorardı.'

Picasso da aşırı derecede kıskançtı.

Dışarı çıkarken metreslerinin üzerini kilitliyordu.

***

Bu sanatçılar…

Ne manyak insanlar böyle.

Ben de son günlerde; sağlam bir duruşu olmayan, ikiyüzlü, çıkarları nerdeyse orda olan insanlar karşısında seri katil olma düşüncesinden kendimi alamıyorum.

Bakalım.

Belki olurum.