Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen 31 Mart yerel seçimleri öncesinde kent merkezinden daha çok kırsalda olması dikkat çekiyor.

MANDA DAĞITTI
Yılmaz Hoca bu kapsamda geçtiğimiz Pazar günü Alpu Bozan'daydı. Bozan Kalkınma Kooperatifi ile Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan protokol ile Alpu ve Bozanlı yetiştiricilere 50 adet manda düzenlenen tören ile teslim edildi. tarım ve hayvancılıktaki tekelleşmeden tek kurtuluşun güçleri birleştirmekten geçtiğini söyledi. Mandaların çoğunun hamile olduğunu söyleyen Büyükerşen, 'O yüzden kısa süre içerisinde hayvanlarımızın sayısı 90'ı geçecek. Nasıl ki Eskişehirlilere daha kaliteli ve ucuz süt veriyorsak, ileride kooperatif aracığıyla manda sütü de vereceğimiz günler de gelecek' diye konuştu.

UMUT OLDU
Yılmaz Büyükerşen kırsalda 'boyunu göstermek için' gezmiyor. Eskişehir köylüsüne kazandırdıklarından dolayı onların mutluluklarını görmek, ektiklerini biçmek için geziyor. Büyükşehir Belediyesi ekonomik kriz ortamında kırsal kalkınma projeleriyle üreticiye umut oldu. Çifteler-Mahmudiye Üreticiler Birliği ile Halk Süt Projesini hayata geçirerek, süt üreticilerine en büyük desteği verdi. Geçmiş yıllarda Sakarya Vadisi kırsal kesiminde yaşayan vatandaşların en önemli geçim kaynaklarından biri olan ancak, yanlış tarım politikaları nedeniyle kaderine terk edilen ipek böcekçiliği, Büyükşehir Belediyesi'nin destekleri ile yeniden can buldu. Sivrihisar, Sarıcakaya, Mihalıççık ve Tepebaşı'nda 2017 yılında 70 bin, 2018 yılında ise 90 bin dut fidanını üreticiyle buluşturan Büyükşehir Belediyesi'nin projesi sonrası üreticiler kendi dut bahçelerini tekrar açmaya başladı. 2018 yılında Eskişehir merkez ve ilçelerinde üreticiler tarafından oluşturulan 'Kapama Dut Bahçelerinin' sayısı 20'yi geçti. Büyükşehir Belediyesi'nin destekleri ile bu sayının önümüzdeki yıllarda daha da artması ve ipek böcekçiliğinin Eskişehir'de yeniden önemli bir gelir kaynağı olması bekleniyor.

BEŞ BELEDİYEYİ ALABİLİR
Büyükşehir Belediyesi, Mihalgazi ve Sarıcakaya'da zor günler yaşayan çiftçilere destek olmaya da devam etti. Belediye, 600 çiftçiye 250 bin domates fidesini dağıttı. Mihalgazi'de 540 çiftçiye 2,5 milyondan fazla marul fidesi dağıttı. Büyükşehir Belediyesi Seyitgazi'de Küçükbaş Hayvan ve Aromatik Bitki Yetiştiriciliği Projesini, Mihalıççık'da Meyve Sebze Kurutma Tesislerini, Eskişehir'de Kuru Meyve Sebze Marketi, Mihalıççık'da 60 Dekarlık Dut ve Kiraz Bahçesi, İnönü'de 20 Dekarlık Ekşi Karadut ve İpek Böceği Kurutma Tesislerini önümüzdeki süreçte hayata geçirecek. Bir söz vardır; 'Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz' diye. Son beş yılda 'kırsalda büyük izler bırakan' Yılmaz Hoca bunun karşılığını 31 Mart yerel seçimlerinde fazlasıyla alacaktır. Bundan önceki yıllarda kırsalda pek fazla adı olmayan CHP, Büyükerşen'in ektikleri sayesinde 31 Mart'ta 'kırsaldaki beş belediyeyi' alabilir. Alamadıkları ilçelerde de oylarını önemli miktarda arttırır...

--------------------------------
12 EYLÜL'ÜN BİLE GERİSİNDEYİZ

Yıl 1981. İlkokul ikiye gidiyordum. Bir soğuk kış günü okul olarak biz öğrencileri alıp Çifteler Caddesi'ne (Bugünün Cumhuriyet Bulvarı) götürdüler. Sadece bizim değil, çok sayıda okulun öğrencisi Çifteler Caddesi'ndeki kaldırımları doldurmuştu.

CADDE BOYUNDA DİZİLMİŞTİK
Sabah'ın 07.00'sinden belki de 09.30'a kadar soğukta bekledik. Çok üşüdüğümü hatırlıyorum. Önde polis araçlarının ardından siyah bir makam arabası gözüktü. Bizde öğretmenlerimizin öğrettiği sloganı attık. 'Ya Ya Ya Şa Şa Şa Kenan Paşa Çok Yaşa' diye bağırdık. Otomobilin camından bir el bizi selamlıyordu. Araç hızlı geçtiğinden el sallayan kişinin kim olduğunu görememiştik. Resmi araç gittikten sonra okulumuza döndük. O yıllarda 'Türkiye'de akan kanı durdurdu. Kardeş kardeşi vurmasının önüne geçti' diye övgüler düzülen bu kişiyi çocuk iken pek sevememiştim. Belki de 2-2,5 saat buzlu kaldırımda onun geçmesini beklediğim içindir. Otomobilden inip, binlerce öğrencinin arasında benim yanıma gelip, başımı okşasaydı, belki de sevebilirdim.

'YENİDEN Mİ PİSLETSİNLER'
O yıllarda yaptığı mitinglerini hatırlıyorum. Alanlar insan seliydi. 7 Kasım 1982 referandumu öncesinde Eskişehir Vilayet Meydanı'ndaki miting dün gibi aklımda. (O tarihte dokuz yaşındaydım) Alanı dolduran Eskişehirliler 'Ya Ya Ya Şa Şa Şa Kenan Paşa Çok Yaşa' sloganlarıyla darbeci generali alkışlıyordu. %91,4 oy ile Anayasa referandumu kabul edildi. Bu oy oranı ile Kenan Evren Cumhurbaşkanı oldu. Merhum Süleyman Demirel, merhum Bülent Ecevit, merhum Alparslan Türkeş, merhum Necmettin Erbakan'ın yasaklı olduğu o yıllarda parti kursaydı, o parti bile seçimi açık farkla kazanırdı. 1981'de yaptığı bir konuşmada siyasi yasaklı parti mensupları içi; 'Bunlar tencereyi pisletmişlerdi, biz temizledik. Yeniden tencereyi verelim, yeniden pisletsinler istedikleri bu' diyen Kenan Evren'in milyonlarca taraftarı vardı. Bu kitle belki de Demirel, Ecevit, Türkeş, ve Erbakan'ın artık politika yapmayacağına inandıkları için o yıllarda en büyük güce dönmüştü. Güç de Kenan Evren liderliğindeki askeri cunta idi. 80'lerin kudretli paşası yıllar sonra öldüğünde o taraftarlarından eser kalmamıştı.

KİTAPLAR SAKINCALIYDI
Seksenlerin çocuğu olarak, İlkokul, ortaokul yıllarında Türkiye'nin önde gelen şair ve yazarların eserlerini okuyamadım. Çünkü hepsi yasaklıydı. İl Halk Kütüphanesi'nde okumak için aldığımız kitapların bazı sayfaları 'sakıncalı' diye koparılmıştı. O yıllarda bazı komşularımız kitaplarını kömürlükte saklıyordu. 'Polis gelir, kitabı bulur. Bizi cezaevine atar' diye korkuyorlardı. Benim kuşağım, 'Teksas Bilek, Tommiks, Baltalı İlah Zagor, Mister No' çizgi romanlarıyla okuma sevgisi kazandı. Bu dönemde bile askeri cuntayı eleştirebilen güçlü kalemler ve gazeteler vardı. O yıllarda Askeri cuntayı ve Kenan Evren'e her gün övgüler düzen, ülkeyi pespembe gösteren havuz medyası ve kalemşorları yoktu. Kenan Evren en çok mizah ile eleştiriliyordu. O yıllarda Gırgır Dergisi 1 milyon satıyordu. Cuntacı generalleri ve daha sonra tek başına iktidar olan ANAP'ın lideri merhum Turgut Özal'ı mizah ile yerden yere vuruluyordu.

YARGIYA RACON KESMEDİLER
Tüm baskılara rağmen Merhum Zeki Alasya-Metin Akpınar, Levent Kırca ve Nejat Uygur 'oyunlarıyla politik eleştirileri' sergiliyordu. Yasaklara karşı halkı bilinçlendiriyordu. Bugünün tiyatrocuları Cumhurbaşkanını bırakın, bir AK Partili Bakanı bile eleştirebilecek, onları mizahi dille ti'ye alabilecek oyunları sahneleyebiliyor muydu? Bugün 'böyle oyunlar sahneleseler başlarına türlü türlü çoraplar' örülmez miydi? 80'li yıllarda Demirel'i, Özal'ı, Ecevit'i, Erbakan'ı ti'ye alan 'oyunları kahkaha atarak' izledik. (Demek ki biz şu anda yaşayan gençlerden çok şanslıymışız) Bu dört isim 'bu oyunları sahneleyenleri hiçbir zaman düşman olarak' görmedi. Onları 'terörist diye' ötekileştirmedi. Onların sanatlarına saygı duydu. O yıllarda bile hukuk bugünkü kadar ayaklar altına alınmamıştı. Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın, Yargıtay'ın aldığı kararları o günkü devleti yönetenler hiçe saymamıştı. O yıllarda hiçbir lider 'Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymuyorum, saygı duymuyorum' dememişti. Hiçbir damat Bakan Danıştay'ın aksi yönündeki kararına rağmen; 'Yaz saati uygulamasını aynı istikamette devam edeceğiz' diye 'Bağımsız Türk Yargısına racon' kesmemişti. Bunu yapanlar kendilerine 'Anayasal kurallar içerisinde ülkeyi yönetmek için bu yetki verildiğini' çabuk unuttular.

İŞTEN ATILAN GAZETECİLER
Ne yazık ki bugün Türk Basını 'özgürlük' açısından 12 Eylül Cuntasının bile gerisine düştü. Ülkemizde yayın yasakları, internet erişiminin engellenmesi artık olağan hale geldi. Sırf iktidarı eleştirdiği için işten atılan, cezaevine gönderilen gazeteciler, suçluyu değil de onu yazan gazetecileri cezalandıran sistem, Kapatılan mizah dergileri, Devlet ihalelerini alan müteahhitlerin paralarıyla oluşturulan iktidar yanlısı havuz medyası, baskılarla sindirilmeye çalışılan muhalif basın, yasaklanan oyunlar, toplatılan kitaplar ülkemizdeki demokrasinin ne kadar ileriye (!) götürüldüğünü gözler önüne seriyor. Bunun sonucunda Türkiye Basın Özgürlüğünde Dünya'daki 180 ülke içinde 151'nci sıraya düştü.
--------------------------------------------
FIKRA
EVLİLİK

Adam, boşanma davası için yargıcın karşısına çıkmış ve şikayetlerini anlatmaya başlamış: 'Karım üç yıldan beri ne bulursa bana fırlatıyor Hakim bey!' Hakim adamın bu şikayetinden sonra hemen sözünü kesip merakla sorar: 'Be adam, o zaman bu davayı açmak için niye üç yıl bekledin?' Adam büyük bir saflık içinde cevap verir: 'Hakim bey, çünkü artık isabet ettirmeye başladı.'