Ne zamanki Türk İş'in işçiler adına masaya oturma zamanı gelse aklıma hep aynı hikaye geliyor 'kayıkçı dövüşü'. Bilmeyenler için kayıkçı dövüşünün hikayesini anlatarak başlayalım; eskiden İstanbul'da Eminönü - Karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçılar, müşteri beklerken kendi aralarında kavgaya tutuşurmuş, durup dururken çıkan kavgada sesler yükselir, kürekler havaya kalkar, sağa sola savrulurmuş. Kavga çıkınca etraflarında toplanan halktan bazılarının kafasına kürekler iner ama kürekler ne hikmet ise kavga eden kürekçilerin hiçbirinin başına değmezmiş. Bu düzmece kavga daha sonra denizden karaya taşınmış ve yankesiciler, yeni camii önünde kayıkçı kavgası benzeri düzmece kavgalar ile halkı çevrelerine toplayıp soymayı adet edinmiş. Türk İş ile hükümet arasında yapılan toplu sözleşme pazarlıklarının özeti işte bu hikayedir.
Her dönem aynı şey yaşanıyor kamuda örgütlü sendikalar adına görüşmeler başlıyor sesler biraz yükseliyor sonra ne hikmetse her seferinde hükümetin dediği oluyor! Hikayenin sonu her ne kadar bilinse de her dönem olduğu gibi bu dönemde de söz konusu kayıkçı dövüşü yakından takip ediliyor. Çünkü kamu iktisadi teşebbüslerinde ve üniversiteler ile özel bütçeli kamu kurumlarında çalışan yaklaşık çalışan 200 bin kamu işçisi için hayata geçirilmeye çalışılan 'çerçeve protokolünde' alınacak zam oranları sendikaların kendi yürüttükleri toplu iş sözleşmelerinde de referans oluyor. Bu nedenle tüm çalışanlar ve ilgili sendikalar bu protokolü merakla bekliyorlar. Ama beklemeye hiç gerek yok bir mucizenin olup dağın fare doğuracağı falan yok!
Görüşmeler başladığında Türk-İş, tüm işçilerin maaşlarına yüzde 18 zam istemişti. Enflasyonun yıllık % 12'ye yaklaştığı bir dönemde istenen zam oranının çalışanların refah seviyesine artıracak bir düzeyde olmadığı gibi hükümet bunu bile fazla bulup karşı teklifi % 9 olarak masaya getirdi. Duyumlar 10-11 oranında anlaşılacağını gösteriyor.
Karşılıklı tekliflere bakıldığında arada ciddi farklar olmadığı ortada. Sadece varmış gibi gösteriliyor ve emin olun yüzde 11 de olsa, 12 de olsa anlaşma kamuoyuna başarı şeklinde sunulacak. Yıllardır hem üretirken hem tüketirken ağır vergi yükü altında ezilen çalışanlar için vergi diliminin % 15'te sabit tutulma vaadleriymiş, reel anlamda enflasyon çalışanları ezmiş enflasyonun üzerinde zammış hepsi unutulup gidiliyor her nedense. Son yıllarda gerek ülkemizde yaşanan olaylara karşı tutumlarda gerekse sendikacılık hayatındaki erozyonda aktif rol oynayamayan Türk-İş in işçiden yana irade koyacağına maalesef üye işçiler bile ihtimal vermiyor. Yönetimsel anlamda kendi iç sorunlarını çözemeyen Türk-İş'in işçi sorunlarını çözmesi beklenmediği gibi kayıkçı dövüşündeki gibi kürekler işçinin kafasına inerken kendisinin hükümetin kayığından inmeyeceği de gün gibi aşikardır.