Cumhuriyet Halk Partisi'nde sular durulmuyor. Genel kurul bitti tartışmaları bitmedi. CHP'yi yakından bilenler için şaşılacak bir durum yok ortada. Peki, bu sürece nasıl gelindi? Krizin kısa hikayesini bence anlatmaya gerek yok zaten bilen biliyor. Sadece şu hatırlatmayı yapmak yeterli olacaktır, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın 2019 yılı olası Yılmaz Büyükerşen'in olmadığı bir senaryo ile ilgili açıklamaları gerekçe gösterilerek büyütülen tartışma bugünlere gelinmesine sebep oldu. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un da ama isteyerek ama istemeyerek bu tartışmanın parçası haline gelmesi açıkçası CHP içinde birbirlerine kin güden bazı kesimlerin inanılmaz işine geldi ve iki belediye başkanı üzerinden nemalanarak genel kurullarda bir iç hesaplaşmanın fitilini ateşlediler. Ve sonuç ortada Türkiyeye mal olmuş Büyükşehir Belediye Başkanımız neredeyse CHP kurultay delegesi olamayacaktı. Ve yine ülke genelinde başarılı belediye başkanı olan Ahmet Ataç gibi bir isim genel kurul delegesi olamadı. Her anlamda Türkiye'ye örnek olmaya çalışan ve bu konularda diğer illerin parti çalışmalarına bilgi aktardıklarını iddia eden CHP kadrolarına bu durum ne kadar yakıştı? Cevabı kendileri versinler. Bu gelişmelere sanırım en çok sevinenler Eskişehir'de bulunan AK Parti kadrolarıdır. Çünkü yaşananların ardından siyasi arenada Eskişehir halkına şu mesajı vermeye başladılar. 'Bakın bu CHP'liler birbirleri ile kavga etmekten başka bir şey bilmezler. Bir genel kurulu yapmayı bile beceremiyorlar.' Mesajlarının tuttuğunu düşündüklerinden CHP genel kurulu sonrasında başta İl Başkanı Dündar Ünlü ve ilçe başkanları ard arda 'Belediyeleri alacağız' açıklamalarında bulunmaya başladılar. Adeta CHP için Yılmaz Hoca sonrası tufan demeye getiriyorlar. Açıkçası bu şekilde devam ederse gerçekten de CHP'nin işi oldukça zor. Bu algıyı bir an önce yıkmak ve topluma değişim mesajlarını vermek zorundalar. İşte bu noktada kanımca sorumluluk şu an için ilk etapta Ahmet Ataç ve Kazım Kurt'a düşmektedir. Yılmaz Hoca'nın yanında doğru bir ikili olan başkanların birbirlerine karşı olan varsa kinleri son bulmalı ve birlikte hareket etme iradesini gösterebilmelidirler. Bir tarafta belediyecilikte kendisini ispat etmiş, başarılı, halk tarafından çok sevilen Ahmet Ataç, diğer tarafta siyasetin tüm inceliklerini bilen, örgütçü, partiyi iyi tanıyan Kazım Kurt. İkisinin ayrı durmak yerine güç birliği yapmalarının ileriye dönük siyasi planlarını da gerçekleştirmeleri noktasında çok daha yarar getireceği kanaatindeyim. Bu durumdan sadece kendileri değil hem partilerinin hem Eskişehir halkının karlı çıkacağı ortada. Bu nedenle bir an önce gerekirse gözlerden ırak kimsenin haberi dahi olmadan baş başa oturup kırk yıl hatır getirecek bir kahve içmelidirler.