Birçok sinema eleştirmenine göre, en az Charlie Chaplin kadar büyük bir sinema sanatçısı olan Keaton, bazı yanlış tercihleri nedeniyle döneminde Chaplin kadar büyüyememiştir. Sinema tarihinin en önemli ve başarılı filmlerinden biri olarak görülen 'The General'-1926, Buster Keaton'ın sürdüremediği sinema kariyerine eşlik edercesine bir süre sonra unutulmuş ancak 1960'lı yıllarla birlikte tozlu arşivlerden çıkartılmıştır.
1928 yılında kendi yapım stüdyosunu kapatıp MGM ile kontrat yapması Buster Keaton'ın elini ayağını bağlamıştı. Oysa çağdaşı olan Chaplin, hemen hemen aynı yıllarda yakasını yapımcılardanyüyememiştir. kurtarmış ve United Artists'i çoktan kurmuştu.
Keaton'ın bütün yeteneği ve yaratıcılığı artık dev bir pranga tarafından bağlanmıştı. Yapımcı şirketin dayattığı ve asla ödün vermediği senaryolara bağlı kalarak çevirdiği filmler, General ile zirve yapan Keaton'ı giderek aşağıya çekiyor, halkın gözünde sıradanlaştırıyordu. Özel hayatındaki sorunları ve alkol bu tersine gidişi hızlandırıyordu.
MNG Keaton'a yaptığı büyük kötülüğün belki de hiç farkına varamadı ama 1933 yılında işine son verdi. 1938'de yeniden MNG için çalışmaya başladı. Ama artık, 'The General'deki Buster Keaton değildi. 1940'lı yıllar, Chaplin'i dünya sinemasının zirvesine taşırken, Keaton sıradan filmlerde sıradan roller ve görevler alıyordu. Maddi açıdan da hep sıkıntılar içinde olan Keaton 1952'de Chaplin'in Limelight (Sahne Işıkları-1952) filminde rol aldı.
Hollywood Keaton'un önemini 1950'li yılların başında yeniden hatırladı. Zira bu yıllar Charlie Chaplin'in, ABD vatandaşı olmaması, hep İngiliz vatandaşı olarak kalması nedeniyle McCarthy döneminde kara listeye alındığı yıllardı. Ve Chaplin'i dışlamanın yolu, belki de onun yerine Buster Keaton'ı yeniden parlatmaktı. Keaton'ın kariyerini geri vermek amacıyla çevrilen film, yeteri kadar ses getirmese de ona, yeterli maddi olanağı sağladı. Keaton, sonraki yıllarını manevi açıdan olmasa da maddi açıdan sıkıntısız ve huzurlu geçirdi.

General (1927)
Buster Keaton'u Clyde Bruckman'la beraber yönettiği General (1927) sinemalarda gösterime çıktığında gişede büyük hayalkırıklığı yaratmış olmasına rağmen bugün pekçok sinema otoritesi tarafından sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Keaton filmde nişanlısı Anabel Lee'yi görmek için kasabasına dönen Johnnie Gray adlı bir demiryolu mühendisini canlandırıyor. Kasabaya vardığı sırada Amerikan İç Savaşı patlak verince Johnnie kasabadaki diğer erkeler gibi hemen askere yazılmaya niyetlenir. Ama mühendis olarak daha değerli olduğu için onu askere almazlar ve bu sebebi de açıklamazlar. Nişanlısı ve ailesi ise bu durumu onun korkaklık yüzünden askere yazılmadığına yorarlar. Johnnie ne yapıp edip o üniformayı giymelidir.
Great Stone Face – Büyük Taş Surat

21 yaşına kadar anne babasıyla sahneye çıkan Buster, yaşlandıkça alkole daha çok bağlanan babasının baskısı altında yaşadı. Köle gibi çalışıyordu, kendine ait üç kuruşu yoktu. Ama yaşadığı sıkıntıları dışa vurmamayı o zamandan düstur edinmişti. Şikayet etmedi, duygularını dışa vurmadı. Hayata karşı bu tavrını sahne performansına da taşıdı. Ne olursa olsun gülmüyor, ağlamıyor, seyirciye duygusunu hiçbir şekilde belli etmiyordu. Sanki onun yüzü değil de bu, ifadesiz bir palyaço maskesiydi. Bu şekilde seyirciden daha iyi bir geri dönüş – ki bu da kahkahalara tekabül ediyordu – aldığını da keşfetmişti. Ölümünün ardından bile Great Stone Face – Büyük Taş Surat olarak anılmasına yol açacaktı bu.

'EN BÜYÜK HATAM'

1928'de MGM stüdyoları ile yaptığı anlaşma Keaton'ın kariyerinin iniş trendine girmesiyle sonuçlandı. Çektiği ilk filmin (The Cameraman -1928) ardından stüdyo özgürlüğünü elinden alacak ve yaratıcılık için kendisine alan bırakmayacaktı. O güne kadar tüm tehlikeli sahnelerde kendisi oynamışken artık dublör kullanmak zorunda kalıyordu. Stüdyo yatırımını korumak konusunda kararlıydı. Yönetmenliği de başkalarına bırakan Buster MGM markası altında The Passionate Plumber (İhtirasçı Tesisatçı), Speak Easily (Yavaş Konuş) ve son olarak What! No Beer? (Ne! Bira Yok mu?) gibi popüler filmlerde oynadı. Keton, MGM ile yaptığı anlaşmayı 'hayatını en büyük hatası' olarak hatırladı hep.
ÖLÜMÜ
Keaton 1966'da akciğer kanserin yüzünden 70 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Ölümcül bir hastalığa yakalandığı söylenmemişti kendisine, bronşit olduğunu sanıyordu. Ölmeden bir gece önce arkadaşlarıyla kağıt oynamıştı.