Başbakan ve kurmaylarının Kızılcahamam toplantısında konuşuldu ilkin…

Konuşmaları Zaman Gazetesi kamuoyuna aktardı…

Hemen ertesinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Başbakanın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan yalanladılar…

Abartıldığını, yanlış aksettirildiğini söylediler…

Ancak Başbakan partisinin dün yapılan grup toplantısında,

Başbakan yardımcısını da, siyasi danışmanını da yerin dibine sokarcasına, yazılanları teyit etti…

'Üniversitelilerin kızlı erkekli aynı evde kalmalarına seyirci kalmayacağız…

Komşular ihbar edecek, valilik müdahale edecek…'

Bu sözler,

Bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının ağzından çıkıyor…

İşte,

İleri demokrasinin geldiği son nokta…

***

Başbakanın yaptığı konuşmada ilginç bir bölüm daha var…

Ki, bu bölüm çok önemli bir mantık hatası barındırıyor…

'Hiçbir kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyeceğini söylememe rağmen halen bu tarz ithamlara maruz bırakılıyoruz…'

Başbakan, söylediği her şeyin tartışmasız kabul edilmesini ve yaptıklarıyla söyledikleri arasındaki çelişkileri kimselerin görmemesini istiyor…

Başta Anayasa olmak üzere;

Tüm yasa, yönetmelik, genelge; aklınıza ne gelirse tümünde, 18 yaşını tamamlayan kişi 'reşit' kabul edilir ve kendisine ait tüm kararları almakta ve uygulamakta tam bir özgürlüğe sahiptir…

Elbette diğer insanların yaşam alanlarına müdahale etmeden ve zarar vermeden…

Yukarıdaki sözdeki mantık hatası aslında şurada;

Başbakan,

Hiçbir kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyeceğini söylediğini belirtiyor…

Ardından da,

Üniversiteli öğrencilerin kız-erkek aynı evde yaşamalarına seyirci kalmayacaklarını ifade ediyor…

***

İşin vahim tarafı da burada…

Başbakan, kız-erkek birlikte yaşayanların hayatlarına müdahaleyi 'insanların yaşam tarzlarına müdahale olarak görmüyor…'

İşte burası çok tehlikeli…

Anne ve babaların çocuklarını üniversitede eğitim görmeleri için gönderirken, onları devlete emanet ettiğini ve kendilerinin de bu nedenle emanete karşı kayıtsız kalamayacaklarını söylüyor…

Böyle bir akıl yürütmeyle;

Dünya savaşı bile çıkartabilirsiniz…

O nedenle,

Başbakanın 'yönetmenin yerine tahakkümü koyduğunu' rahatça söyleyebiliriz…

Şunu da sormalıyız belki;

'Başbakanın insanların yaşam tarzlarına müdahale etmekten anladığı nedir?'

Türban yasağını, siyasi hayatı boyunca 'yaşam tarzına müdahale' olarak gören bir kişi, 18 yaşını doldurmuş, reşit insanların aynı evde kalıp kalamayacaklarına karışmayı 'yaşam tarzına müdahale' olarak görmüyor…

***

Başbakan,

Türban argümanının elinden alınmasından sonra çatışma ortamı yaratacak yeni alan ve alanlar arıyordu…

Çok da çabuk buldu…

Başka bir açıdan bakarsak;

Şemsiye terse döndü…

Hak arama mücadelesi artık 'hak gaspetme' tahakkümüne dönüştü…

***

Türbanın TBMM'ne girdiği günün ertesi bu köşede çıkan bir yazıda;

'Eğer bir gün TBMM kapısında 'Türbansız girilmez' yazısı görürsek şaşırmayacağız' mealinde bir yazı yazmıştım…

Meğer 'o bir gün' çok da uzak değilmiş…