Sokaklara çıkma, tanklara ve silahlara karşı durma, demokrasi nöbetlerinde 'dombra' eşliğinde sabahlara kadar gövde gösterisi yapma; yapılanları 'hamaset dolu sözcükler'le yüceltme…

15 Temmuz'dan öğrendiklerimiz sadece bunlar mı?

Ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiği,

Dış politikada önceliklerin neler olması gerektiği konusunda hiç ders alınmadı mı?

Unutmayalım!

'Hamaset denizinde gerçek aşınır!'

***

'Ülke kaosa gidiyor.' söyleminin doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmıyorum.

Sadece akılcı düzenlemeler yapılmasının, çağdaş geleceğimize ulaşacak, belki otobanlar değil ama şoseler açabilmenin önemini anlatıyorum.

Yapabiliyorsak, niye 'aydınlık otobanlar' olmasın!

Kaosun platformu nedir?

Tabii ki 'küresel dış dinamikler' ile 'iç dinamikler' kaosun müsebbipleridir demek mümkün.

Dış dinamiklerden ABD, AB, İsrail ve diğerlerinin bölge üzerindeki hayalleri ve hesaplarının olduğu sır değil. Soğuk savaş döneminde askerlerin ve sermaye sınıfının katkısıyla kaos oluşturanların, 90'lı yıllarda SSCB'nin dağılması, soğuk savaş döneminin sona ermesinden sonra; ülkelerin iç dinamiklerini, ayrımcı fay hatlarını kullanarak bölgeyi 'sıcak savaş dönemi'ne soktuklarını fark edebildik mi?

Afganistan'ın sismik verilerini,

Irak'ın havai fişeklerini algılayabildik mi?

Soğuk savaş bitti, sıcak savaş dönemindeyiz. Tek boyutlu küresel düzen, eskinin ajanlı majanlı hikayelerini bir köşeye itti. Kaosu besleyen en önemli argümanlar olan etnik, dinsel, mezhepsel farklılıklara göz dikti.

İç dinamiğin unsurlarından olan bu ayrımcılık bombaları, uygun zaman ve zeminde patlatılırsa, küresel güçlerin emrine amade hale gelebilirdi.

Küresel hesaplar uğruna 'Arap Baharı' vizyona kondu.

Cezayir, Tunus çabuk duruldu; Mısır donduruldu. Libya, Irak, Suriye ve Türkiye'de kurulan kazanların altı fitne odunlarıyla beslenmeye başlandı.

Bu ülkeler bölünecek ve küçültülecekti. Bu coğrafyada 'Kürdistan' adlı bir devletin doğumuna ebelik edilecekti.

***

'Kaosu besleyenler'

İktidarın, İslami ve Sünni öncelikli politikaları,

Ayrımcı ve ötekileştirici söylemleri,

Ergenekon ve Balyoz kumpasları,

'Ne istedilerse verilen' Gülen cemaatinin, -gözle görülmesine rağmen engel olunmayan- devletin kılcal damarlarını işgali,

Küresel güçlerin işini kolaylaştırdı.

Hatta 'Küresel güçlerin amaçları ile ülkenin iç dinamikleri 200 yıldır ilk defa örtüşüyor.' diye beyanatlar verildi.

***

'15 Temmuz'

Cumhuriyet'e, demokrasiye, devlete, Türkiye'nin bütünlüğüne, özellikle AKP yönetimine; emperyalizmin uşağı FETÖ örgütünün saldırısı gerçekleşti.

İktidar, FETÖ'nün ve ülkedeki diğer dinci grupların Cumhuriyet'i, Atatürk'ü hedefe koymasına ses çıkarmazken,

Kendilerinin de hedef alındığını gördü.

İç dinamikleri dinci önceliklere göre belirleyen iktidarın aklı başına geldi mi?

***

Kaosu besleyen dinci örgütlenmeler,

Siyasetten, ekonomiden, güvenlikten, eğitimden, velhasıl tüm devlet hayatından uzaklaştırılmazsa,

Aynı olayları katlanarak yaşarız.

Cemaatin birini temizlerken, öbürünü yerleştirmek akıl karı değil.

Hiç kimsenin bu topluma 'ha Ali, ha Veli' sendromunu yaşatma hakkı yoktur.

'Ülkenin ve siyasetçinin varlığı, Cumhuriyet'in, Atatürkçülüğün, demokrasinin, laikliğin yaşamasına bağlıdır' gerçeği unutulmamalıdır.