Gazeteleri okuyorum.
Çünkü üstat Önder Baloğlu'nun sırrını çözdüm.
Bu hiç de kolay olmadı tabi ki.
Bütün yazılarını sil baştan yeniden yeniden okuyarak keşfettim yazılarındaki o muhteşem ustalığın sırrını.
***
Fakat ne içinden çıkılmaz bir durum.
Üstat ne buluyordu ki bu gazetelerde?
Ne buluyordu da her gün her gün bütün gazeteleri eve taşıyordu?
Hatta gazete bayiinin sahibi kuşkulanmış da,
'Abi sen hangi apartmanın kapıcısısın?' diye sormuştu.
Bir ikisi hariç hepsi aynı bu gazetelerin!...
***
Öyle de olsa bütün gazeteleri okuyorum yine de sabırla.
Çünkü niyetim, itiraf ediyorum, üstat Önder Baloğlu'ndan daha ileriye gitmek.
Ondan daha iyi yazmak. Ondan daha ünlü olmak. Tıpkı Bukowski'nin John Fante'den daha ünlü olması gibi.
Sen! Bu yazıyı okurken, John Fante'nin kim, Bukowski'nin kim olduğunu biliyor musun bari!
Her neyse. Hayat boş. Her şey boş.
***
Bu arada, bir Önder Baloğlu'nun daha olduğunu keşfettim.
Keman sanatçısı.
Ne yazık ki o ikimizden de daha ünlü.
Görüyorsunuz işte, ne kadar da zor işim.Her iki Önder Baloğlu'nu da geride bırakmam gerekiyor bu ölümsüzlük savaşında.
***
Bizim gazetelere sıra gelince görüyorum ki her şeyden şikayetçiler.
Ne şikayet ediyorsun kardeşim!...
Başkan boşuna dememiş,
'Köşe kadıları!' diye.
***
Yanlış anlaşılmasın, bu 'başkan' bizim başkan.
Yanlış anlaşılıp da…
Maazallah, müstakbel başkanımızı 'ti'ye aldığım zannedilmesin.
***
Bu yazı işi ne tehlikeli bir şey böyle. Canlı bomba gibi bir şey. Aldı bizi nereye getirdi bak.
Ne işimiz var bizim başkanlıkla falan.Reis-i Cumhurumuz işin doğrusu neyse bilir.Bizim boşu boşuna kafa yormamıza lüzum yok.
Saygılar.
Hürmetler.
***
Diyecektim ki siz köşe kadıları her şeyden şikayetçisiniz.
Yok, ekonomik kriz kapıdaymış da… Doların yükselişinin önüne geçilemiyormuş da…
Önüne geçmek isteyen kimkardeşim!
'Dolar bu, dolar da boşalır da,' deniyor size anlamıyorsunuz.
Yok, işsizlik had safhadaymış da…
Falan da filan da…
Kardeşim ne işsizliği!
Hani göster nerede işsizlik?
Ben hep halkın içindeyim.
Halk beni görmüyor ama ben halkı görüyorum.
Doktorlar Caddesinde, Hamamyolu'nda, Kızılcıklı'da, Bağlar'da, Üniversite Caddesi'nde…
Bak şimdi hüzünlendim. Dokunsalar ağlayacağım.
Üstat Önder Baloğlu'yla da Kızılcıklı ile Doktorlar Caddesi'nin kesiştiği noktada karşılaşmıştık bir keresinde.
Muhtemelen o da işsizliğin nerede olduğunu arıyordu.
Arıyordu da bulamıyordu.
Ne kader ama bizimki.Ne kader.Ara ara bulama.
***
Hiç hoşuma gitmedi yazdığım bu yazı.
Biliyorum, üstat bu yazıyı böyle yazmazdı. O aradığını bulur, bulduğunu da yazardı.
Tanrım! Ne kadar da zor iyi bir yazı yazmak, ne kadar da zor üstat olmak.