Bugün sizlerle Anadolu Ajansı tarafından Merkezi Londra'da bulunan sigorta ve risk yönetim şirketi Aon verilerine dayandırılarak yayımlanmış son derece önemli bir haberi paylaşmak istiyorum. Habere göre 'Son 6 aydaki doğal afetlerden kaynaklı ekonomik kayıplar 194 milyar doları bulurken, bunun 91 milyar dolarını Şubat'ta Türkiye ve Suriye'de yaşanan depremler oluşturdu.'
Habere göre, Ocak-Haziran döneminde meydana gelen doğal afetlerin küresel ekonomik kaybı, toplamda 194 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu miktar, 21. yüzyılın ilk yarısını kapsayan yıllık ortalama ekonomik kayıpların 128 milyar dolarlık rakamını oldukça aşmış durumda. Geçtiğimiz yılın aynı döneminde dünyadaki doğal afetler 143 milyar dolarlık ekonomik zarara neden olmuştu.Bu yılın ilk yarısındaki ekonomik kayıplar, tüm zamanların en yüksek beşinci ve 2011 yılından bu yana görülen en yüksek seviye olarak tespit edildi. Ayrıca, söz konusu maliyet, küresel çapta yıllık ortalama ekonomik kaybın yüzde 60'ını oluşturacak düzeyde oldu.Bu yılın ilk yarısındaki en büyük ekonomik kaybın 91 milyar dolarlık kısmı, Türkiye'de meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden ve bu depremlerin etkilerinden kaynaklanmıştır. Ayrıca, ABD'de yaşanan şiddetli fırtınalar da bu yılın 6 aylık döneminde toplamda 35 milyar dolarlık ekonomik kayba neden olmuştur. Şiddetli fırtınalar, en az 13 ayrı olayda ve her biri milyar doların üzerinde ekonomik kayba yol açmıştır.Brezilya, Arjantin ve Uruguay'ı etkileyen kuraklık 9,9 milyar dolarlık ekonomik kayba, İtalya'daki Emilia-Romagna sel felaketi ise 9,7 milyar dolarlık ekonomik kayba sebep olmuştur. İspanya'daki etkili kuraklık da bu yılın ilk yarısında 5,6 milyar dolarlık ekonomik kayba yol açmıştır. Ayrıca, Yeni Zelanda'daki siklon ve sel olayları, Kanada'daki orman yangınları ve devam eden aşırı sıcak hava dalgaları da yüksek ekonomik kayba neden olan diğer büyük doğal afetler arasındadır.
Yılın ilk altı ayında yaşanan bu afetlere, tarihin en sıcak dönemini yaşadığımız yaz aylarında dünyanın dört bir yanında çıkan orman yangınları eklendi. Yine Anadolu Ajansı'nın 'Global Forest Watch' adlı internet sitesinin derlediği verilere dayanarak hazırladığı habere göre, son 10 yılda dünya genelinde 82 milyon hektar ormanlık alanın yangınlarla tahrip olduğu tespit edildi. En büyük ormanlık alan kaybı ise 2016'da, 9,63 milyon hektarlık alanın yanmasıyla yaşandı.Son 10 yılın en büyük orman yangınları, Avustralya, Rusya, Kanada ve ABD gibi ülkelerde gerçekleşti.
Avustralya'da Eylül 2019'da başlayan ve 6 ay süren orman yangınları, ülke tarihinde 'Kara Yaz' olarak anılmaktadır vebu yangınlarda 479 kişi yaşamını yitirmiş, 24 milyon hektardan fazla ormanlık alan yok olmuş ve binlerce ev yanmıştır.Rusya'da ise 2021 yılında 18,16 milyon hektardan fazla ormanlık alan yangınlarla tahrip olmuştur, bu yangınlar 2012'deki büyük orman yangınını geçerek ülkenin son 10 yılda yaşadığı en büyük orman yangını olmuştur.Kanada'da 2023'ün mayıs ayından bu yana süren orman yangınları, son 10 yılın en büyük orman yangınlarından biri olarak kabul edilmektedir. Henüz yangın sezonunun ortasında olmamıza rağmen, 10 milyon hektardan fazla ormanlık alan yok olmuş ve birçok kişi evlerini boşaltmak zorunda kalmıştır.ABD ise 2020 yılında California eyaletinde meydana gelen orman yangınlarıyla son 10 yılın en büyük orman yangınını yaşamıştır. Sadece 2020 yangın sezonunda 1,7 milyon hektardan fazla alan yandığı açıklanmıştır.Yunanistan, Cezayir ve İtalya gibi ülkelerde ise şu anda devam eden orman yangınlarına müdahaleler sürmektedir. Yunanistan'ın Rodos Adası'ndaki yangınlar kontrol altına alınamamış, büyük bir tahliye operasyonu gerçekleştirilmiştir. Cezayir'de meydana gelen yangınlarda 34 kişi hayatını kaybetmiştir. İtalya'nın güney bölgelerinde, özellikle Sicilya Adası'nda çıkan yangınlar nedeniyle 4 kişi hayatını kaybetmiş ve 1500 kişi tahliye edilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü TedrosAdhanomGhebreyesus, geçtiğimiz günlerde haftalık basın toplantısında güncel sağlık konularına dair değerlendirmelerde bulundu. Ghebreyesustarafından yapılan bu açıklamaya göre, kuzey yarım kürede meydana gelen aşırı sıcaklıklar nedeniyle Cezayir, Yunanistan, İtalya ve Tunus'ta çıkan orman yangınları 40 kişinin hayatını kaybetmesine ve binlerce kişinin tahliye edilmesine yol açmıştır. Açıklamada Ghebreyesus, kuzey yarım küredeki aşırı sıcakların hala sağlık açısından tehdit oluşturduğunu vurgulayarak, Cezayir, Yunanistan, İtalya ve Tunus'ta meydana gelen orman yangınlarının 40 kişinin ölümüne ve binlerce kişinin tahliye edilmesine yol açtığını ifade etmiştir.Ayrıca, Dünya Meteoroloji Örgütü'nün (WMO) geçtiğimiz ay yayımladığı raporda 'Avrupa'nın en hızlı ısınan bölge' olduğu bilgisine yer verildiğini hatırlatan Ghebreyesus, WMO'nun yeni raporuna göre geçen yıl kuzey yarım kürede kaydedilen en sıcak yaz ayında Avrupa'da yüksek sıcaklıklar sebebiyle 61 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirtmiştir.
Görünen o ki, insanoğlu yaptığı yanlış tercihlerin acı bedelini her geçen gün daha da ağır ödüyor. İnsanlığın kendi eliyle yarattığı afetler ve çevre sorunları, bu yüzyılda insanlığı büyük zorluklarla sınayacak. Tarihi boyunca geliştirdiğimiz medeniyetimiz, artık medeniyetimizi oluştururken yaptığımız yanlış tercihlerimiz yüzünden hızla yok olma tehdidiyle karşı karşıya.
Doğal afetler ve çevresel krizler, dünyanın dört bir yanında alarm zillerini çaldırıyor. Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma, orman yangınları, sel felaketleri, kuraklık ve deniz seviyesindeki yükselme gibi tehditler, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sınavlardan sadece birkaçı. Bu acı gerçekler, yaşam alanlarımızı tehdit ediyor, ekosistemleri darmadağın ediyor ve biz insanların ve birçok canlının hayatını tehlikeye atıyor.
Bu yüzyıl, belki de insanlık için en kritik dönemdir. Sahip olduğumuz bilgi birikimi ve teknoloji, bu zorluklarla başa çıkma potansiyeline sahip olmamıza rağmen, hala yanlış tercihler yapma eğilimindeyiz. Kısa vadeli çıkarlar uğruna doğaya ve çevreye verdiğimiz zarar, uzun vadeli tahribatın kapısını açıyor. Sürdürülebilir olmayan tüketim alışkanlıkları, fosil yakıtların aşırı kullanımı ve plansız kentleşme gibi faktörler, doğanın dengesini altüst ediyor.
Bunun sonucunda, doğa üstü olarak nitelendirilebilecek büyüklükte felaketlerle karşı karşıya kalıyoruz. Yüzyıllardır inşa ettiğimiz medeniyet, medeniyetimizi tehdit ediyor. Ne yazık ki, insanlık akıllanmak yerine, aynı hatalara düşmeye devam ediyor. Körü körüne kar hırsıyla doğayı talan etmekten, sürdürülebilir bir gelecek için gerekli adımları atmaktan kaçınıyoruz. Toplumların refahını ve doğal kaynakları dengede tutacak politikalar yerine, anlık tatminler peşinde koşuyoruz.
Ancak tüm umutsuzluğa rağmen, elbette ki değişim ve dönüşüm mümkündür. İnsanlık, bir arada hareket ederek bu meydan okumaları aşabilir. Uluslararası Örgütlerin ve bilim insanlarının uyarılarına kulak vererek, küresel ısınmanın etkilerini hafifletmek için harekete geçmeliyiz. Sürdürülebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmalı, ormanları korumalı, ekosistemleri restore etmeli ve çevre dostu politikaları desteklemeliyiz.
Bireyler olarak da sorumluluk almamız gerekiyor. Farkındalık düzeyimizi artırmalı, doğa dostu yaşam tarzları benimsemeli ve israfı önlemeliyiz. Aynı zamanda, liderlerimizden bilinçli ve uzun vadeli kararlar almasını talep etmeliyiz. Bu zorlu süreçte, insanlık olarak ortak bir hedefe odaklanarak daha iyi bir gelecek inşa edebiliriz.
Sonuç olarak, yanlış tercihlerin bedelini ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Ancak geleceğimizi kurtarmak ve dünyayı gelecek nesillere yaşanabilir bir şekilde bırakmak için hala zamanımız var. El ele vererek, bilinçli adımlar atarak ve doğayı koruyarak bu zorlukların üstesinden gelebiliriz. İnsanoğlu olarak potansiyelimizin farkına varmalı ve doğru tercihler yaparak güzelliklerle dolu bir gelecek inşa etmeliyiz. Gelecek bizim ellerimizde, umutla ve kararlılıkla hareket etmek zorundayız ya da yanlışlarımızı sürdürerek sona doğru her geçen gün hızla yaklaşmamıza seyirci kalıp, o sonun bizi etkileyeceği günleri beklemeliyiz.