Sizi kısaca tanıyalım. Kaan Çil kimdir?
Cam sanatçısıyım. 25 yıldır bu işle ilgileniyorum. Odunpazarı'nda cam sanatçılığının ilk kurucularındanım. Şimdi Haller Gençlik Merkezi'nde kendi stüdyomda hem çalışıyorum hem de burada satış yapıyorum.
Cam sanatına nasıl başladınız?
Çok eski bir Paşabahçe ustasından öğrendim. Pencere camlarını kırarak küçük küçük biblolar yapıyordu. Ben de o zamanlarda kendim el sanatıyla uğraşıyordum. Camı ilk görme aşamam 18 yaşındaydı. Ben de pencere camlarıyla biblo yapımına başladım. Sonradan da İtalyan cam sanatçısı ile tanıştım Lucio Bubacco, ondan öğrendim. Bu sanatın sanatsal boyutunu.
Eğitim aldınız mı? Eğitim veriyor musunuz?
İtalya'da eğitim aldım ve bu eğitimler hiçbir zaman durmadı. Sık sık Avrupa'ya gidiyorum. Özellikle İtalya'da Murano Adasına gidiyorum. Orada eğitimler alıyorum. Bazen eğitimler de veriyorum. Dışarıdan Anadolu üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde 2 yıllık bir eğitim hayatım var. Yine Odunpazarı Belediye'sinin açtığı cam merkezinde eğitim hayatım var. Şuanda yılda bir-iki öğrenci alıyorum. Önümüzdeki Haziran ayından itibaren de Berlin Konsolosluğu ile beraber ortak bir proje gerçekleştirdik. 3 aylık bir eğitim programı yapacağız Almanya'da. Hem Alman hem Türk gençlerine böyle bir program hazırladık. Haziran'da Berlin'de olacağım.
Eskişehir el sanatları açısından nasıl bir kent?
Eskişehir aslında iyi bir başlangıç. Aslında çok eksik var. Ama tabi bu şehirdeki sanatsal alt yapı, kültürel etkinliklerin fazla olması, bu anlamda halkı da sanata karşı bir ilgi doğmasına sebep oldu. Ama henüz erken. Bunun bir alt yapısını hazırlamak gerekiyor. Şehirde şuanda o kadar çok cam sanatçısı var ki alaylı olarak bizlerin verdiği ilk eğitimle bir yerlere geldiler. Ama bunların uluslararası alanlarda bir takım işler yapmaları gerekiyor. Eğer böyle kalırsa aynı lületaşı gibi kalır o da uluslararası olarak bir şey ifade etmez. O yüzden de bence alt yapılarını doldurmamız gerekiyor. Avrupa'da cam sanatlarıyla ilgili okullar var. Oralara gidip eğitim vermemiz gerekiyor. Ben bunu defalarca söyledim ama maalesef çok fazla bir adım atamıyoruz. Yurt dışında bir proje yaptık. Bu proje çok hoşlarına gitti ve kabul ettiler. Şimdi Eskişehir'de 5 yıldır söylüyorum ama sesimi kimse duymuyor. Eğitim dediğimiz anda kimse buna yanaşmıyor. Bu Türkiye'nin hüzünlü bir durumu.
İnsanların cam sanatına ilgisi nasıl?
Bizim insanımızın alt yapısında inanılmaz bir kültür var. Gelen misafirlerden, konuklardan onların bu sanata duyduğu ilgiyi biz anlıyoruz. Dünyanın farklı yerlerinde ilgiyle karşılaşıyoruz ama bizim insanımızda biraz bir farklılık var. Bu yüzyıllardır bu topraklarda bir sanat var kültür var. Bizim insanımızın genlerinde böyle bir şey var ama bu durağan halde duruyor. O yüzden ben çok şikayetçi değilim. Türkler sanattan anlamıyor demek haksızlık olur.
Eserlerin oluşma süreci nasıl oluyor? Bir gününüzü bize anlatır mısınız?
Aslında çizim yapıyorum. Kafamda çiziyorum ne yapacağımı. İtalya'daki hocamdan aldığım işlere bakıyorum. Yurt dışından aldığım donörler var. Dünyanın bütün sanatçılarından yararlanıyorum. Sonra kendime özgü bir stilim var. Onunla birleştiriyorum. Bir sabah geldiğimde 8-9 saat durmadan çalışıyorum.
Eserlerinizde geleneksel yöntemleri mi kullanıyorsunuz yoksa yeniliklere açık mısınız?
Avrupai bir sanat. Bu iş geleneksel bir iş değil. O nedenle Kültür Bakanlığı bize sanatçı belgesi vermiyor. Siz gelenekselci değilsiniz, siz Avrupai bir sanat yapıyorsunuz diyor ve bizi sanatçı olarak görmüyor. Çok enteresan bir konu. Nazar boncuğu yaparsak sanatçı oluyoruz, heykel yaparsak sanatçı belgesi vermiyorlar bize. Çok ilerici çağdaş insanların önünü kesmek için yapılan bir şey bu. Bir sistem yani.
Satışlarınızı sadece kendi eserleriniz üzerinden mi yapıyorsunuz? Özel siparişle yaptığınız oluyor mu?
Yüzde 80'i kendi işlerim. Bir de tabi İtalya'dan da çalıştığım arkadaşlarım var. Burada ürün yapıyoruz İtalya'ya oradan da buraya getiriyoruz. Özel sanatçıların çalışmalarını getirdiğim de oluyor. Bize özel istekle gelen de oluyor. Mesela İtalyan bir müşteri geldi kendisi mühendis olarak çalışıyormuş. Kızı için voleybol heykeli istedi. Dans eden kadın figürü istendi. Dalgıç istedi. Böyle özel istekler geliyor.
Çırağınız var mı? Ya da yetiştirmeyi düşündünüz mü?
Bundan önceki dönemde Odunpazarı Belediyesi'nden bir takım projeler getirdiler. Eskişehir'i Türkiye'nin en büyük cam sanatları kenti haline getireceğiz. Bu projenin başında da seni görmek istiyoruz dediler. Ben de de sanatçı ruhu var, eğitmen duyarlılığı var. Kendimi de borçlu Türk vatandaşı olarak gördüğüm için işin bu tarafını hiç düşünmeden evet dedim. Sonra siyaset çöplüğünün içine düştüm. Bizim ismimiz öne konularak rant elde edildi. Biz anladık ki işin maşasıymışız. Bir baktım kullanılmışız son iki yılın içerisinde. Biz de kendimizi bulutların üzerinde hayal dünyasındayız. Sanatçı yetiştireceğiz, insanlar bir şey katacağız, bu sanatı farklı yerlere getireceğiz diye düşünüyorduk. Olmadı. Herkes bizden faydalanmanın çabası içerisinde. Ondan sonra burada kendim açtım stüdyomu. Hiçbir siyasete bulaşmak istemiyorum. Eğitmenlik benim için böyle acı bir tecrübe oldu. Bu üniversitede böyle oldu. Ne zaman bir şey yapmaya çalışsak bizi durdurdular. Ne kadar iyi bir şey yapmak isteyen varsa durduruluyor. Ben bunu yurt dışında anladım şöyle bir örnek vereceğim: Dortmund'da festival alanında 40 günlüğüne 6 bin Euro civarında para verdik. Orada workshop yapmak için. Orada bir kilise bakıyor bu işlere. Bitmeye yakın görevli bir adam geldi. 'Siz el sanatlarıyla uğraşıyorsunuz ve çok değerlisiniz. Çok güzel zamanlar yaşattınız bize, halkımız mutlu. Biz seneye sizin kiranızı bin Euro'ya düşürüyoruz' dedi. Şimdi bakın beni hiç tanımayan, hiç bilmeyen bir insan. Burada beni herkes tanıyor. Daha bir günden bir güne şu kapıdan girerek senin bir sıkıntın var mı diye sormadı. Ama Almanya'da siz bu ülkeye değer katıyorsunuz diyerek her anlamda kapıları açtı. Bu bir bakış açısı biz bunu değiştirmeliyiz. Değerli sanatçılara böyle sahip çıkılmalı, göstermelik değil. Makro hedefler koymak gerekiyor.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Genel anlamda bu şehirde emeği geçen herkese teşekkür ederim. Ama daha da yapılacak çok iş var. Bizi de dinlemeleri gerekiyor. Kulaklarını her türlü bilgiye tıkayan herkes faşisttir. Ben en iyisini bildim diyenler de faşisttir. Bizi de dinlemeleri gerekir. Her türlü fikre açık olmalıyız.






Editör: TE Bilisim