Teklif; Maden Kanunu başta olmak üzere, Çevre Kanunu, Mera Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kanunu gibi çevreyi ilgilendiren birçok yasada değişiklik öngörüyor. “Millî çıkar”, “enerji bağımsızlığı” ve “ekonomik istikrar” gerekçeleriyle hazırlanan düzenlemenin, doğa koruma ilkelerinden uzaklaşarak yatırım odaklı bir yaklaşımı benimsediği belirtiliyor.
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, söz konusu teklifin yalnızca belirli sektörlere kolaylık sağlamakla kalmadığını, doğa koruma politikalarını zayıflattığını ifade etti. Ataç, yerel halkın ve kamuoyunun söz hakkının görmezden gelinmesine de dikkat çekti.
“Süper İzin” ile Vahşi Madenciliğe Tam Yetki
Teklifte yer alan "süper izin" uygulaması, IV. Grup maden ruhsatlarının hızlı ve denetimsiz bir şekilde verilmesini kolaylaştırıyor. TEMA Vakfı’nın 29 ilde yaptığı haritalandırma çalışmalarına göre, bu illerin ortalama %67’si IV. Grup maden ruhsatlarıyla örtüşüyor. Ataç, bu düzenlemenin, ormanlar, içme suyu havzaları ve kültürel miras alanlarının tehdit altına girmesi anlamına geldiğini belirtti.
Yasa teklifi, kritik ve stratejik madenler ile yenilenebilir enerji yatırımları için “özel bir kurul” oluşturulmasını öngörüyor. Bu kurul, taşınmazların acele kamulaştırılması da dâhil olmak üzere geniş yetkilere sahip olacak. Ataç, bu sürecin kamu yararını ve çevresel etkileri göz ardı ettiğini ifade etti.
Ormanlar Ormancı Olmayan Kurumlara Teslim Ediliyor
Bir diğer dikkat çekici madde ise, ormanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinin denetiminin Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) devredilmesi. Ormancılık uzmanlığı olmayan MAPEG’in bu sorumluluğu almasının ormanlar için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirten Ataç, Orman Genel Müdürlüğü’nün devre dışı bırakılmaması gerektiğini vurguladı.
Zeytinlikler Madenciliğe Açılıyor
Türkiye’de özel yasa ile korunan zeytinlik alanları da torba yasa teklifinin hedefinde. Mevcut yasalar, zeytinliklere 3 kilometre mesafede toz ve duman çıkaran tesis yapılmasını yasaklarken; teklif, bu korumayı ortadan kaldırıyor. Özellikle Muğla’daki zeytinliklerin kömür madenciliği için kullanılmasının önü açılıyor.
Doğal ve tarihi sit alanlarında yapılan yatırım başvurularının 3-4 ay içinde yanıtlanmaması durumunda, başvurunun otomatik olarak onaylanmış sayılması da teklifin en tartışmalı maddeleri arasında. Ataç, bu durumun koruma kurullarını işlevsiz hale getireceği ve geri dönülemez zararlar doğuracağı uyarısında bulundu.
Tarım Arazileri, Meralar ve Milli Parklar da Risk Altında
Teklif; Mera Kanunu, Toprak Koruma Kanunu ve Çevre Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle tarım alanları, meralar, sulak alanlar, milli parklar ve sit alanları gibi birçok koruma altındaki bölgeyi yatırım tehdidine açık hale getiriyor. "Üstün kamu yararı" tanımının daraltılması ve "eş zamanlı izin" gibi uygulamalar ise çevre koruma hukukunu zayıflatıyor.
Teklif, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinin daha proje başlamadan teşvik, ruhsat ve onay sürecinin devreye alınmasına imkân tanıyor. Aynı zamanda “ÇED Gerekli Değildir” kararının kaldırılmasıyla uygulamada büyük belirsizlik yaratılıyor. Ataç, bu düzenlemeyle zaten zayıf işleyen ÇED sürecinin tamamen işlevsiz hale geleceğini ifade etti.
TEMA Vakfı, bu yasa teklifinin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik etkileri açısından da ciddi sonuçlar doğuracağı uyarısında bulunuyor. Deniz Ataç, “Zeytinlikler, ormanlar, meralar, su varlıklarımız bir kez kaybedildiğinde geri kazanılamaz. Bu nedenle tüm toplumu, karar vericileri ve sivil toplum kuruluşlarını bu düzenlemeye karşı durmaya çağırıyoruz” dedi.
Doğayı Korumak Ortak Sorumluluğumuz
Yeni torba yasa teklifi, doğa koruma ilkelerinin zayıfladığı, yatırımın öncelik kazandığı bir döneme işaret ediyor. Gıda güvenliği, su kaynakları ve biyolojik çeşitliliğin korunması için toplumun tüm kesimlerinin bu yasal sürece aktif şekilde katılması gerekiyor. TEMA Vakfı, doğayı ve geleceği koruma çağrısını yineleyerek kamuoyunu duyarlılığa davet ediyor.