Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu’ndan Avukat Mert Yedek, ES TV'de yayınlanan Günaydın Eskişehir programında gazeteciler Tarkan Demir ve Ayşegül Hümmet'in konuğu oldu. Eskişehir'de birçok vahşi madencilik faaliyeti olduğunu belirterek bu faaliyetlerin çevreye vereceği yıkıma dikkat çeken Avukat Mert Yedek, tüm kenti verdikleri yaşam mücadelesine destek olmaya davet etti.
Avukat Mert Yedek, Alpagut Atalan bölgesindeki altın gümüş madeninin yapılması ile ilgili ÇED sürecinin 18 Ekim tarihinde komisyondan olumlu kararla geçtiğini belirterek, sürecin hukuki boyutunu anlattı. Yedek, “18 Ekim itibariyle 30 günlük dava açma süresi başladı. Şu an Doğa ve Yaşam Platformu’nun Teknik Komisyonu aslında bir dava hazırlığında. ÇED olumlu kararının iptali için biz bir hukuk mücadelesi başlatıyoruz” dedi.
Şirketin izinler sonrası bölgede faaliyetlerine başlayabileceği uyarısında bulunan Yedek, yapılacak hazırlık faaliyetlerini şu sözlerle açıkladı:
“Şu an bölgede mevcut durumda belirli izinler alındıktan sonra şirket, bölgeye gidip kendi çalışmalarını işletme faaliyetini hazırlık faaliyetlerini başlatabilir. Sıvama, ağaç kesimi, toprakların bir şekilde o bölgeden sıvanması ve o işletme faaliyetinin hazırlık aşamalarının tamamlanması için aşamalarına başlayabilir.”
Dava sürecindeki en temel taleplerinin yürütmeyi durdurma kararı olduğunu belirten Avukat Yedek, bu kararın önemini şöyle ifade etti:
“Yürütmeyi durdurma kararı verilmeden şirket orada faaliyetlerine devam eder. Uzun bir süreç işliyor burada. O uzun süreç işlerken geri dönülmesi imkansız zararlar verilebilir. Dolayısıyla bizim burada ilk talebimiz davalı idarenin savunması alınmadan yürütmeyi durdurma kararı verilmesi olacak mahalli idarenin.”
"KÖYLÜYÜ MÜLKSÜZLEŞTİRME ÇABASINA GİTTİLER"
Maden şirketinin yöre halkıyla yaptığı görüşmelere de değinen Mert Yedek, yaşanan süreci bir "kandırma ajandası" olarak nitelendirdi:
“Şirket, bağlı olan yöre halkıyla bir toplantılar yapıyor şu an. Mesela; dönümlerinizi, arazilerinizi bize satın, bu arazileriniz işletme sahasında kullanacak. İşletme sahasında toprağı olan köylü ile toplantılar yaptılar, bir bedel biçtiler. Hatta o köylüyü mülksüzleştirme çalışmasına gittiler. Halbuki insanları bölgeye refah gelecek diye savunuyorlardı. Bölgeye kalkınacak diye savunuyorlardı. Yani aslında ne kadar büyük bir kandırma ajanının içerisinde olduğunun köylü farkına vardı” ifadelerini kullandı.
HALKIN KATILIMI ENGELLENDİ
Halkın Katılım Toplantısı'nın eksik yapıldığını kaydeden Yedek, süreci eleştirdi:
“Halkın katılımcılığının engellendiği bir süreçle karşı karşıya kaldık. Çevre Şehircilik İklim Değişik Bilimleri Hikmet Çelik tarafından mesnetsiz birçok ithamda bulunuldu bize karşı. Toplantı provoke edildi. Tutanaklar bizimle paylaşılmadı. Nasıl bir halka anlatım bu? Nasıl bir katılımcılık bu? Halkın nasıl görüşünü soruyorsun bu şekilde?” Projenin çevresel risklerine ve raporlardaki çelişkilere dikkat çeken Yedek, şunları aktardı:
“Hangi maden projesi yöreye katkı vermiş? Bu maden projesiyle yılda 12 milyon ton kazı yapılacak. 10 yıl işletme faaliyeti var, 120 milyon ton kaya çıkarılacak buradan. İlk ÇED raporunda 9, 4 milyon ton su kullanılacak yazıyorlardı. Neye dair indirdiler bilmiyoruz ama 760 bin tona indirdiler. Proje aynı proje, usul eksikliği var burada. Mevcut durumda raporlamalarda hata var.”
BU DAVA YAŞAM MÜCADELESİDİR
Avukat Yedek, açacakları davanın önemini vurgulayarak, konunun sadece idari bir işlemden ibaret olmadığını belirtti: “Bu dava sadece bir idari işlemin iptal olarak değerlendirilmeli; bir hak arama mücadelesi bir yaşam mücadelesidir. İnsanların kendi yaşamsal sürdürülebilir bir ekolojik dengede yaşama hakkının savunusudur. Dolayısıyla bütün Eskişehir'in davası olacak bu. Onlarca kurum dava açacak.” Yöre halkının sindirilmeye çalışıldığını ifade eden Yedek, “Köylüler, ölümle tehdit edildi bu süreçte. Yani tazminat ödediler. Dolayısıyla korkutma ve sindirme politikasıyla siz bu mevcut toprakları köylüyü oradan defedemezsiniz, kovamazsınız. Bu toprakların sahipleri var. Biz burada mücadelemize aldığımız yerden devam edeceğiz” dedi.
Son olarak yapılacak basın açıklamasının detaylarını paylaştı: “Mihalgazi'de bir basın açıklaması yapacağız. Yetiştirebilsek 1 Kasım'da olacak. Yöre halkı katılacak. Yöre halkına kürsü kuracağız, kendi çekincelerini dile getirsinler diye. Yerel yönetimleri davet edeceğiz, fikirlerini de beyan etsinler diye. İlk halkın kendi ifade edebileceği kürsüyü biz Mihalgazi'de kurmayı düşünüyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.




