Kütahya’da 3 kilo dev mantar bulundu
Kütahya’da 3 kilo dev mantar bulundu
İçeriği Görüntüle

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlkay Dellal, toprağın okyanuslardan sonra en büyük karbon yutağı olduğunu vurgulayarak, “Toprağı güçlendirmek karbon tutumunu artırıyor ve dolayısıyla Paris Anlaşması'nın amacı olan dünyada sıcaklıkların 2 derecenin altında tutulmasına hizmet ediyor.” dedi. Uluslararası Toprak Bilimleri Birliği tarafından gündeme alınan ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından desteklenen Dünya Toprak Günü’nün arka planına değinen Dellal, küresel ölçekte toprak verimliliğinin düşüşüne karşı yürütülen çalışmalara dikkat çekti.

Save Soil tarafından yayımlanan rapora göre, ülkelerin yüzde 70’i Ulusal Katkı Beyanlarına (NDC) toprak sağlığını iklim değişikliğiyle mücadelede stratejik bir unsur olarak dahil etmiyor.

BİNDE 4 HEDEFİ: 6–10 MİLYAR TON EK KARBON TUTUMU

COP21 kapsamındaki “Gıda Güvenliği ve İklim İçin Toprakta Binde 4 Projesi”nin, her yıl küresel toprak organik madde stoklarının binde 4 artırılması hedefiyle önemli bir politika seti sunduğunu aktaran Dellal, bu seviyenin yakalanması hâlinde toprakta 6–10 milyar ton ek karbon depolanabileceğini hatırlattı. Save Soil raporuna göre binde 4 artış, küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak için gereken emisyon azaltımının yüzde 27’sine karşılık geliyor. Dellal, bu hedefin gerçekleşebilir olduğunu ve rejeneratif tarım uygulamalarının bu dönüşümde kilit rol oynadığını söyledi.

“EN ÖNEMLİ KARBON YUTAKLARINDAN BİRİ ÇAYIR VE MERALAR”

Toprağın organik maddeler sayesinde su ve besin tuttuğunu, bu yapının güçlendirilmesinin hem verimliliği artırdığını hem de karbon depolama kapasitesini yükselttiğini anlatan Dellal, şu değerlendirmede bulundu: “Tarımda karbon yutakları açısından en önemli unsurlardan biri çayırlar, meralar. Toprağı güçlendirmek karbon tutumunu artırıyor ve dolayısıyla Paris Anlaşması'nın amacı olan dünyada sıcaklıkların 2 derecenin altında tutulmasına hizmet ediyor.”

Dellal, atmosferde sera gazı artışının sıcaklık yükselişi, yağış dengesinin bozulması ve meteorolojik afetlerin artması gibi sonuçlar doğurduğunu anımsatarak, toprağın korunmasının iklim adaptasyonunun temel bileşenlerinden biri haline geldiğini ifade etti.

KİMYASAL GÜBRE KULLANIMI EMİSYONLARI ARTIRIYOR

Birçok ülkenin NDC belgelerinde tarım toprakları kaynaklı emisyonların azaltılması için kimyasal gübre kullanımının düşürülmesi, örtü bitkisi kullanımı, malçlama, ürün çeşitlendirme, azaltılmış toprak işleme ve “sıfır işlemeli tarım” gibi yöntemlere yer verildiğini söyleyen Dellal, Türkiye’nin strateji belgelerinde de benzer adımlar bulunduğunu dile getirdi. Özellikle azotlu gübre kullanımının nitröz oksit emisyonlarını yükselttiğini belirten Dellal, organik gübre, kompost ve biyogaz tesislerinde işlenen hayvansal gübrelerin güçlü alternatifler sunabileceğini vurguladı.

“İKLİME DOST UYGULAMALARA DOĞRU BİR DÖNÜŞÜM VAR”

Tarım topraklarının son sınıra dayandığına dikkat çeken Dellal, mevcut alanların korunmasının zorunluluk haline geldiğini belirtti. Yoğun girdi kullanımına dayalı entansif tarım modelinin çevresel maliyetlerinin artık taşınamaz boyuta ulaştığını ifade ederek şunları kaydetti: “Geçmişte artan nüfusu besleyebilmek için özellikle gelişmiş ülkeler entansif tarım adı verilen çok fazla girdi kullanımıyla yapılan bir tarım sistemi benimsemişlerdi. Ancak yoğun girdi kullanımının olumsuz yönleri nedeniyle günümüzde çevreye, iklime dost uygulamalara doğru bir dönüşüm var. Bu uygulamalar tarımın sürdürülebilirliğini sağlarken aynı zamanda ülkelerin daha düşük karbonlu büyümesine fırsat veriyor.”

Kaynak: HABER MERKEZİ